Bab-ı Ali baskını nedir? nedenleri nelerdir? Ders notu
23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen II. Meşrutiyet ile İttihat ve Terakki Cemiyeti ülke kaderine hâkim bir konuma gelmişti. Her ne kadar Meşrutiyet’in ilk dönemlerinde İttihat ve Terakki mensupları bütünüyle hükûmetlerde yer almadılarsa da Cemiyet geri planda etkiliydi.
Birinci Balkan Savaşı’nın sonunda Bulgarlar Çatalca’ya kadar gelmiş ve Edirne’yi kuşatmışlardı. Hükûmetin Edirne’nin kaybına yol açacak bir barış antlaşması imzalaması ihtimali İttihat ve Terakki Cemiyetini harekete geçirdi.
Tarihler 23 Ocak 1913’ü gösterdiğinde başlarında Enver Paşa’nın olduğu bir grup İttihatçı subay, 150-200 kişilik bir grupla birlikte Babıâli’yi bastı.
İlk etapta Enver Bey, Yakup Cemil ve arkadaşları, gürültüler üzerine koridora çıkan Nâzım Paşa’yı öldürdüler. Ardından Nazırların toplantı yaptığı odaya girerek, “Millet sizi istemiyor, istifa ediniz!” diyerek Sadrazam Kamil Paşa’yı istifaya zorladılar.
İstifayı kabul etmek zorunda kalan Kâmil Paşa’dan istifa dilekçesini alan Enver Bey, Padişah Sultan Reşat’ın yanına çıkarak Mahmut Şevket Paşa’nın Sadrazamlığa getirilmesini istedi. Sultan Reşat bu teklifi kabul etti. Böylece Kamil Paşa hükümeti düştü ve yerine Mahmut Şevket Paşa hükümeti kuruldu.
Türk siyasal tarihine Babıâli Baskını olarak geçen bu baskın sonucunda İttihat ve Terakki Cemiyeti, kendi istedikleri bir ismi sadrazam yaptırarak siyasal iktidarı doğrudan ele almaya bir adım daha yaklaştı.
Sonuç olarak Babıâli Baskını, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mutlak iktidarını başlattı. Kısa bir süre sonra Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla da savaşın doğurduğu olağanüstü şartlar rejimin otoriter niteliğini güçlendirdi.