Çerkez ethem isyanı 1918 yılından itibaren yıllarca Anadolu toprakları çeşitli ülkeler tarafından işgale uğramıştır. Bu işgalleri bastırmak için Kuvayi Milliye adıyla millet orduları kurulmasına karar verildi. Eli silah tutan herkes topraklarını savunmak için gönüllü olarak irili ufaklı birlikler kurmaya başladı.
Mümkün mertebe tüm kuvvet ve birliklere cephane, giysi, silah yardımı yapıldı. Çerkez Ethem de düşmana karşı askeri birlik kuran subaylardan biriydi. İlk başta kahraman olan Ethem Bey, daha sonra Çerkez Ethem isyanı ile gündeme geldi. Acaba zamanla bir haine mi dönüşmüştü? En başından itibaren Çerkez Ethem Olayına göz atalım.
Çerkez Ethem isyanının sebepleri
Ankara valisini yetkisi dışında yargılama girişimi: Yozgat ayaklanmasını bastıran Çerkez Ethem, Ankara valisi Yahya Galip Bey’i yargılamak için 26 Haziran 1920 tarihinde Yozgat’a çağırmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı olan Mustafa Kemal Atatürk, Çerkez Ethem’in bu emrini reddetmiştir.
İstiklal mahkemeleri hakkında verilen karara karşı çıkma: TBMM tarafından 18 Eylül 1920 tarihinde kaçak askerlerin ve casusların yargılamasında İstiklal Mahkemelerini kurmuş olması, Çerkez Ethem ve kardeşleri tarafından kabul görmemiştir. Askerlerin ve casusların eskiden olduğu gibi, birliklerin önünde infaz edilmesine devam edeceklerini bildirerek, mahkemeyi tanımadıklarını bildirmişlerdir.
Asker toplama konusunda İçişleri Bakanlığına engel olma: Çerkez Ethem Yozgat ayaklanmasının bastırılmasından sonra, 1920 yılında Yozgat civarlarından asker toplamaya başlamış. Normalde asker toplama yetkisinin TBMM tarafından İçişleri Bakanlığına verilmesi yüzünden, İçişleri Bakanı Albay Refet Bele buna karşı çıkmıştır. Çerkez Ethem bunun karşılığında İçişleri Bakanına hakaret eden bir telgraf göndermiş ve Batı Cephesindeki asker toplama faaliyetini devam ettirmiştir. Eskişehir Karacaşehir’de kurulan müfrezeyi Kütahya’ya alarak, Cephe Komutanlığının denetiminde bırakmamıştır.
Batı Cephesinin iki kısma ayrılmasına karşı çıkılması: TBMM 9 Kasım 1920 tarihinde Batı Cephesi Komutanlığını iki bölüme ayırmış, ancak Çerkez Ethem ve kardeşleri bu karara karşı çıkmıştır. Buna sebep Çerkez Ethem’in Güney cephesi komutanı Albay Refet Bey’e güvenmemesi, batı cephesinin eskiden olduğu gibi Albay İsmet Bey’in komutasında kalmasını istemesidir. Çerkez Ethem bu isteklerinde ısrarcı bir tutum sergilemiştir.
Düzenli ordunun kurulmasına direnç gösterilmesi: TBMM hükümetinin düzenli ordu kurma ve Milli Kuvvetlerin buna katılması kararına karşı çıkan Çerkez Ethem ve taraftarları, buna karşı olduğunu belirten davranışlar sergilemeleri ayaklanmanın başlamasında etkili olmuştur.
TBMM hükümetine başkomutanlık yetkisinin verilmesine karşı çıkma: Düzenli ordunun kurulma kararı başkomutanlık yetkisinin yani ordunun sevk ve idaresinin TBMM hükümetine vermekteydi. Bu karara da karşı çıkılmıştır.
Çerkez Ethem’in kuvvetlerine 1. Kuva-yi Seyyare adının verilmesine karşı çıkma: Düzenli ordu kurulması çalışmalarında, kuvvetlerin birbirinden ayırt edilebilmesi için, 1. Kuva-yi Seyyare adı verilmesi karara bağlanmıştır. Bu karara karşı çıkan Çerkez Ethem kuvvetlerine Umumi Kuva-yi Seyyare adını vermiştir. Kendisini de komutan olarak ilan etmiştir. Bu bağımsız komutanlık isteğinden kaynaklanmaktadır.
Yüzbaşı Tevfik Bey’le Cephe Komutanlığı arasında olan çekişmeler: Batı Cephesi Komutanlığı halkın güvenliği için sahra jandarma bölüğü kurulmasına karar vermiştir. Yüzbaşı Tevfik Bey bunun kendisini denetlemek için kurulduğunu düşünmüştür. Bu nedenle Atatürk’e telgraf çekerek Batı Cephesini tanımadığını bildirmiştir.
1919-1922 yılları arasında Türkiye’deki Milli Mücadele gelişirken Osmanlı Devleti dağılıyor ve yerine milli iradeye dayandığını, siyasal meşruiyet kaynağının millet olduğunu söyleyen yeni bir devlet sistemi adım adım kuruluyordu.
Bu süreç boyunca düzenli bir ordu bulunmadığından ötürü Batı Anadolu’da Yunan kuvvetlerine karşı bağımsızlığı Çerkez Ethem, diğer Anadolu bölgelerinde ise çeteler düşmana karşı boy gösteriyordu. Bunun sonucunda ise vatanın işgali karşısında halkın, malının, canının, dininin, ırz ve namusunun korunması kısaca ülkeye karşı olabilecek her türlü saldırıya karşı koymak için Kuva-yı Milliye birlikleri denilen düzensiz birlikler kurulmuştur.