İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ
Türk kelimesi ;türeyen,çoğalan,miğfer,güçlü,erdemli,olgun anlamına gelir.Türk kelimesi Çin ,Bizans, Arap, Pers (İran) kaynaklarında geçer.
TÜRK GÖÇLERİNİN NEDENLERİ
Çin ve Moğol baskısı
Kuraklık (iklim değişikliği İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ
Türk kelimesi ;türeyen,çoğalan,miğfer,güçlü,erdemli,olgun anlamına gelir.Türk kelimesi Çin ,Bizans, Arap, Pers (İran) kaynaklarında geçer.
TÜRK GÖÇLERİNİN NEDENLERİ
TÜRK GÖÇLERİNİN SONUÇLARI
ASYA HUN DEVLETİ
KAVİMLER GÖÇÜ SONUÇLARI
AVRUPA HUN DEVLETİ
AVARLAR (JUAN JUAN)
PEÇENEKLER
KUMANLAR
SİBİRLER
BULGARLAR
ORTA ASYA’DA KURULAN TÜRK DEVLETLERİ VE BOYLARI
KÖKTÜRKLER
Bu esaret döneminde Çin e karşı ilk istiklal hareketini Kürşad başlatmıştır.(İlk milli istiklal ayaklanmasıdır.) Kürşad’dan hariç Nişufu denilen bir askerde isyan etmiştir.
KUTLUKLAR (II.KÖKTÜRK)
UYGURLAR
KIRGIZLAR
OĞUZLAR
KARLUKLAR
HAZARLAR
TÜRGİŞLER
AKHUNLAR ( EFTALİTLER)
BAŞKURTLAR
İSLAM ÖNCESİ KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
Gök tanrının hükümdarı donattığı yetkiler:
Batı: Yabgu batı kanadı sorumlusu Doğu: Hakan
Federatif devlet anlayışı bulunur. Yani batı içişlerinde serbest dış işlerinde doğuya bağlıdır.
Üyeleri şunlardır;
Kurultay’a katılan tüm üyelere Toygun adı verilir.
Göçebe yaşamın sonuçları;
Onlu sistem sıralaması
Türklerin onlu sistemi kullanılmasıyla beraber hemen hemen bütün Türk ve dünya devletleri bu sistemi kullandı.
PARA | CİNSİ | DEVLET |
Yarmak | Bez | Köktürkler |
Kamdu | Bez | Köktürkler |
Kuanpoyu | Bez | Uygurlar |
Çav | Kağıt | Uygurlar |
Böz | Bez | Uygurlar |
Not: Türk tarihinde parayı ticarette bir değişim aracı olarak kullanan ilk devlet Köktürkler’dir.
YAZILI EDEBİYAT
1.ORHUN ABİDELERİ
2.Şine Uşu ,Karabalgasun Moyen-Çur ve Taryat (Terhin): Uygurlara aittir.
SÖZLÜ EDEBİYAT
İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ
TALAS SAVAŞI:
Orta Asya’ya egemen olabilmek için Çinliler ile Abbasiler arasında yapılan savaşı Karlukların yardımı ile Abbasiler kazanmıştır.
-Bu savaş sonunda Abbasilerin hoşgörüsünden etkilenen Karluklar topluca İslamiyet’e girdi. Bu olay Türk-İslam tarihinin başlangıcı sayılır.
-Ayrıca ilk defa kağıt Çin dışında Semerkant’ta (Şehirlerin şahı) üretimine başlanmıştır.
ORTA ASYA DA KURULAN İLK MÜSLĞMAN TÜRK DEVLETLERİ
MISIRDA KURULAN TÜRK İSLAM DEVLETLERİ
NOT: Abbasilerin zayıflamasıyla ortaya çıkan küçük devletçiklere Tevaif mülük denir.
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ
MALAZGİRT SAVAŞININ SONUÇLARI
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİNİN YIKILMA NEDENLERİ
ANADOLUDA KURULAN İLK TÜRK DEVLETLERİ (DSMAÇ)
İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
Görevleri;
İlk Türk- İslam devletlerinde hukukun oluşmasında;
MİRİ TOPRAK :
MÜLK TOPRAK:
**Pervaneci: Arazi kayıtlarını tutar.
Has toraklar: Geliri hükümdara ayrılan topraklardır.
Vakıf toraklar: Geliri dini ve sosyal kurumlara ayrılan topraktır.
İkta topraklar: Geliri devlet memurlarına ve komutanlara ayrılan topraklardır.
İktanın özellikleri;
Not: İslam öncesine göre orduya getirilen en büyük yenilik Gulam sistemidir.
1.AKLİ BİLİMLER:
2.NAKLİ BİLİMLER
MİMARİ VE SANAT
Mimari:
Sanat :
ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ
ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
Divan-ı berid: Haberleşme, posta işlerine bakar.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilkleri;
ANADOLU’DA KURULAN II.TÜRK BEYLİKLERİ
Denizci olanlar:
10.VE 13.YY’DA KURULMUŞ DİĞER TÜRK DEVLETLERİ
OSMANLI DEVLETİ KURULUŞ DÖNEMİ
I.MURAT DÖNEMİ DİĞER GELİŞMELER
Not: Kuşatmalara yardımcı olmak için Güzelcehisar yani Anadolu Hisarı yapılmıştır.
NOT:Bayezit; Candaroğulları,Menteşeoğulları,Saruhanoğulları,Aydınoğulları ve Karamanoğulları’na son vererekilk defa geniş ölçüde Anadolu’da Türk siyasi birliğini sağlamıştır.
1402 ANKARA SAVAŞI’NIN NEDENLERİ
ANKARA SAVAŞI’NIN SONUÇLARI
NOT:Bu dönemde Anadolu Beyler beyliği kurulmuştur.Merkezi Kütahya’dır.Balkanlar’da bu dönemde toprak kaybı olmamıştır.
OSMANLI DEVLETİ KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
-Görevleri:
NOT:Padişahlar Cülus Töreni ile tahta çıkar ve Eyüp Sultan türbesinde kılıç kuşanırlardı.
-Hükümdarlık SembolleriOtağ,nevbet,tuğ,tuğra,kotuz(sorguç),miğfer,sikke,hutbe,tıraz(elbise),hilat(hediye),Çetr(şemsiye),menşur (halife onayı),berat (atama onayı),cülus bahşişi,kılıç kuşanma,hattı hümayun vs…
Hükümdarlık unvanları:
Bey ,gazi,sultan,Hüdavendigar,han,padişah
OSMANLI DEVLETİNDEKİ VERASET DEĞİŞİKLİKLERİ
NOT: Osmanlı şehzadeleri 12 yaşına geldiğinde ülke sancaklarına Vali olarak atanır. Gittikleri zaman
“Çelebi” unvanı alır. Şehzade sancakları ise Çorum, Çankırı, Bolu, Antalya, Amasra, Amasya, Kütahya, Manisa ve Kefe’dir.( Anadolu dışındaki tek şehzade sancağıdır.)
OSMANLI DEVLETİ MERKEZLERİ (BAŞKENTLERİ)
OSMANLI DEVLETİ’NDE SARAYLAR
DİVAN-I HÜMAYUN:
YÖNETİCİ SINIFLARI
İSTANBUL | YÖNETİCİSİ |
BOĞAZLAR | K.DERYA |
GÜVENLİK | Y.AĞASI |
ADALET | TAHT KADISI |
BELEDİYE İŞLERİ | ŞEHREMİNİ |
GENEL | SADRAZAM |
TAŞRA TEŞKİLAT
BİRİM | ADALET | GÜVENLİK | YÖNETİCİ |
EYALET | KADI | SUBAŞI | BEYLERBEYİ |
SANCAK | KADI | SUBAŞI | SANCAK BEYİ |
KAZA | KADI | SUBAŞI | KADI |
KÖY | NAİB | YİĞİT BAŞI | KETHÜDA |
EYALETLER:
Osmanlı devleti nin hukuk sistemi oluşmasında;
KADI | BÖLGELR | ATAYAN |
TAHT KADISI | BURSA/EDİRNE/İSTANBUL | PADİŞAH |
MEVLEVİYET KADISI | DİĞER YERLER | KAZAASKER |
NOT:İlk kadı atamasını Osman Bey yapmıştır.İlk atanan kadı Dursun Fakih’tir.
TANZİMAT ÖNCESİ MAHKEMELER(KLASİK DÖNEM)
Osmanlı toplumu din esasına göre bölerek yönetmiştir. Bu sisteme millet sistemi denir. Ayrıca toplum düzeninin sağlanması amacıyla hakkaniyet çemberi kullanılır.Bu çembere göre sağlanması en gerekli şey adalettir.Bu çemberin unsurları şunlardır; Devlet,kanun,millet,servet,ordu,hükümranlık(mülk) tır.
TEREKE DEFTERİ:Osmanlı Devleti içinde aile yapısı mirasçıların durumu,çocuk sayısı çift evliliklerin hangi amaçla yapıldığının yazıldığı defterdir.Kadılar tutar kısaca aile yapısının durumu öğrenilir.
**Osmanlı devletinin ilk medresesi Orhan Bey döneminde İznik’te açılan İznik Orhaniyesi’dir. Ancak bu medrese günümüze ulaşmamıştır.
**Osmanlı Devleti’nden günümüze kalan en eski medrese ise Süleyman Paşa Medresesi’dir.
**Medrese atanan ilk müderris Davud-u Kayser’dir.
**Fatih döneminde ise dönemin Yüksekokulu sayılan günümüzdeki İlahiyat Fakültesi ayarında Sahn-ı SemanMedresesi açılmıştır.Bu medreseye öğrenci temini içinde Tetimme Medreseleri açılmıştır.
**Kanuni döneminde ise İstanbul’da Süleymaniye Medreseleri açılmıştır.
** Medreselerdeki akademik kariyer basamakları ise şöyledir;
SOFTA –DANİŞMEND – MUİD ( Müderris yardımcısı veya stajyer öğretmen) – MÜLAZIM (Atanmayı bekleyen Öğretmen) – MÜDERRİS ( Öğretmen )
İHTİSAS MEDRESELERİ
YAYGIN EĞİTİM
OSMANLI BİLİM İNSANLARI
İlk düzenli orduyu Orhan Bey kurdu .(yaya ve müsellem)Ancak bu ordunun fetih hareketlerine yetişememesinden dolayı Kapıkulu Ocakları kuruldu. Bu ocağın özellikleri ise şunlardır;
PARALAR
BASAN PADİŞAH | CİNSİ | İSMİ |
OSMAN BEY | BAKIR | AKÇE |
ORHAN BEY | GÜMÜŞ | AKÇE |
FSM | Altın | SİKKE-İHASENE |
S.ABDÜLMECİT | KAĞIT | MECİDİYE(KURUŞ) |
DEMİR | SULTANİ |
VERGİ
YAZI DİL VE EDEBİYATI
**MATRAKÇI NASUH :BEYAN-I MENAZİL-İ SEFER-İ IRAKEYN
OSMANLI DEVLETİ YÜKSELME DÖNEMİ XV.YY
**Bizans savaş sırasında komple Katolik oldu ve bu Katolikliğe bir tek kişi karşı çıktı (Bizanslı yüksek devlet memuru olan NOTARAS)
Not (kpss):
**Fatih döneminde ilk defa Osmanlı Memlük ilişkileri Hicaz su yolları probleminden dolayı bozulmuştur.
**bu dönemde Venedik ile yapılan savaş sonucu 1479 yılında ilk defa Osmanlı devleti kapitilasyon vermiştir.
DİĞER FETİHLER
Not:bizanstan kaçan şehzadeler Mora yarımadası ve Trabzon Rum imparatorluğuna gitöişlerdir.Fatihin bu 2 yeri fethetmesi Bizansın tekrar dirilme umutlarını sona erdirmiştir.
Not:kanuni belgrad,Rodos ve akdenizi alarak fatihi tamamlayacak
FATİH DÖNEMİ DİĞER GELİŞMLER
II.BEYAZIT DÖNEMİ
II.Beyazıt taht kavgasına giriştiği cemi mağlup etti.bunun üzerine Cem önce Karamanoğullarına (bunun üzerine Beyazıt Karamanoğullarına tamamen son verdi) sonra sırasıyla dulkadiroğulları,memlükler(bunun üzerine memlüklerle15 yıl savaşıldı),ordanda Rodos şövalyelerine ve en sonunda papaya teslim edildi.Bir iç sorunken dış sorun haline geldi.Yine bu dönemde Antalya da çıkan Şahkulu isyanı bastırıldı.Bayezıt dönemine yükselmenin içinde duraklama dönemi denir
YAVUZ SULTAN SELİM
Not:Y.S.S Ridaniye savaşını yaparken avrupada eş gelişme Reform hareketidir
Not:İlk defa CELALİ İSYANI Yazvuz Sultan Selim zamanında ekonomik nedenlerden dolayı çıkmıştır.Celali isyanını ilk başlatan BOZOKLU CELAL dir.
NOT:
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Tahta çıktığı ilk günlerde Baba Zünnun,Kalenderoğlu ve Ahmet Paşa gibi isyanları bastırdıktan sonra 1521 de Belgratı 1526 da Mohaç Meydan Muharebesiyle (2 saatte kazanıldı) Avusturya nın elindeki Macaristanı aldı.
1529 da ise ilk defa viyana kuşatıldı.ancak olumsuz kış şartlarından dolayı ordu İstanbal a geri döndü .Avusturyanın Osmanlıya ait Macaristan a saldırması sonucu Osmanlı Ferdinana imtiyaz veren Roma germen imparatoru Şarklerin üzerine Alman seferine çıktı.Ancak karşısına ordu çıkmadı.Bunun üzerine Şarklerin elindeki Fransa kralı Fransuva serbest bırakıldı.Ayrıca Avusturya ile de 1533 yılında İstanbul antlaşması imzalandı.
Bu antlaşmaya göre ;Avusturya arşüdükü Osmanlı devletinde sadrazama denk gelmiştir.Bu olay sonucunda orta Avrupanın Siyasi üstünlüğü Osmanlı devletinin eline geçmiştir.1535 yılında ise Akdeniz ticaretini canlandırmak ve Fransa Avrupa Hristiyan birliğinden (haçlı)koparmak için Kapatilasyon Antlaşması imzalandı.(geniş anlamda ayrıcalık hukiki siyasi ayrıca mali.)(ilk venediğe vermiştik)
1555 yılında ise iran la ilk defa Amasya Antlaşması imzaladı.
Kanuninin son seferi ise Zigatvardır.
DİĞER GELİŞMELER
**Seferlerin başarısız olmasının nedenleri şunlardır;
SOKULLU MEHMET PAŞA DÖNEMİ
**1571 İnebahtı (Haçlılar)
**1770 Çeşme (Ruslar)
**1827 Novarin (İngiltere-fransa-rusya)
**1853 SİNOP (RUSYA) (sıralamayı bil)
SOKULLUNUN PROJELERİ;
17.yy da OSMANLI DEVLETİ(DURAKLAMA DÖNEMİ 1579-1699 devlet engeniş sınırlarına ulaşmıştır)
DURAKLAMA DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI:
17.yy ISLAHATLARININ GENEL ÖZELLİKLERİ
Not:3. İle başlayan padişahlar 3.murat dışında 18.yy padişahlarıdır.
DURAKLAMA DÖNEMİNDE OSMANLININ DIŞ SİYASET HEDEFLERİ
17.yy ISLAHATÇILARI VE ISLAHATLARI (TOKMAK )
Not:3.Mehmet sancağa çıkma usulünü kaldırdı.yani 1.ahmet sancağa gitmeden (kafes sistemi)tahta çıkan ilk padişah ,ahmette ekber ve erşeti getirdi)
17.yy ISYANLARI
NEDENLERİ :
SONUÇLARI:
**İlk Yavuz Sultan Selim zamanında bozoklu Celal tarafından çıktı
NEDENLERİ:
SONUÇLARI:
Not:Bu dönemde (17.yy) çıkan isyanları 19.yy da çıkan “ULUSÇULUK “iayanları ile karıştırılmamalıdır.bu yy.da çıkan isyanlar da bağımsız devlet kurma fikri bulunmamaktadır.
18.yy da OSMANLI DEVLETİ (GERİLEME DÖNEMİ)
Antlaşmanın Maddeleri:
18 yy ISLAHATLARI
GENEL ÖZELLİKLERİ
LALE DEVRİNİN ÖZELLİKLERİ:
ISLAHATLAR
ÖZELLİKLERİ
ISLAHATLAR:
XIX. YY. ISLAHATLARI
İlk defa padişahın yetkileri sınırlandırıldı. Osmanlı Devleti’nde ilk demokratikleşme hareketidir.
1) Sekban-ı Cedid Ocağı kuruldu.
2) Eşkinci Ocağı kuruldu.
3) Yeniçeri ocağı kaldırıldı yerine Asakar-i Mansure-i Muhammediye ordusu kuruldu. Bu ordunun asker ihtiyacının karşılanması amacıyla da Mektebi Funün-u Harbiye kuruldu.
4) Askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapıldı.
5) Mekteb-i Tıbbiye ( Tıbbiyeyi Şahane ) ve Mekteb-i Hayriye kuruldu.
6) Mızıkayı hümayun kurularak Mehteran kaldırıldı.(İtalyan ……………………. Önderliğinde açılmıştır.)
7) Tımar sisteminin kaldırılmasıyla köy-kasabaların korunması için Redif Birlikleri kuruldu.
8) Askerlik işlerinin düzelmesi amacıyla Dar-ı Şura-yı Askeri kurulmuştur.
Divan-ı hümayun Heyet-i vükela
Sadrazam Başvekâlet
Nişancı Dâhiliye Nazırlığı
Defterdar Maliye Nazırlığı
Reisül küttap Hariciye Nazırlığı
Kazasker Nezaret-i adevi (Adalet Bakanlığı) — Meclis-i Maarifi Umumiye Nezareti (MEB)
Şeyhülislam Babı meşihat dairesi
Bu dönemde Mısır sorununun çözümü için İngiltere ile Balta Limanı Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile yabancıların ödemiş oldukları gümrük vergisi %15’den %3’e, yerli tüccarların ödemiş oldukları gümrük vergisi %5’den %12’ye çıkarıldı. Ayrıca yabancıların ödemiş olduğu iç gümrük vergisi de kaldırılmıştır. Bu antlaşma Sonucunda Lonca Teşkilatı iflas etti, yerli üretici battı, Osmanlı ekonomisi dışa bağımlı hale geldi. II. Mahmut bu duruma önlem almak için;
İlan Edilme Nedenleri;
Bu ferman ile olarak II. Mahmut döneminde hazırlanmıştır. Sultan Abdülmecit zamanında iseOsmanlıcılık politikası doğrultusunda Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanıp Gülhane Parkı’nda okunmuştur.
Fermanın maddeleri;
Fermanın önemi
İlan edilme nedenleri;
Fermanın maddeleri;
Bu dönemde iki tane padişahın (Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz) yaptığı yenilikler şunlardır;
Türk tarihinin ilk yazılı anayasası olan Kanuni Esasi ilan edildi. Bu anayasanın maddeleri ise şunlardır;
1877-78 Osmanlı-Rus savaşı ve Ermenilerin Mebusan meclisinde bağımsızlık isteklerini dile getirmeleri üzerineAbdülhamit meclisleri kapattı ve Kanuni Esasi’yi de yürürlükten kaldırdı.
Abdülhamit’in bu baskılarına karşı ilk adı İttihadi Osmanî, daha sonra ismini değiştirerek İttihat ve Terakki ismini alacak olan ve Osmanlı subaylarından oluşan bu cemiyet 1908 yılında İngiltere ile Rusya arasında yapılanReval Görüşleri’ne tepki vermeyen Abdülhamit’e karşı Selanik ve Makedonya’da Meşrutiyet’in bir kez daha ilan edilmesi amacıyla Selanik ve Makedonya’da isyan başlattı.
İsyanı bastıramayan Abdülhamit ikinci kez Meşrutiyet’i ilan etti. Bu seferde Meşrutiyeti istemeyenler, halkın bir kısmı, ulema sınıfı, medrese öğrencileri ve padişaha bağlı avcı taburları Meşrutiyet’i devirmek için 13 Nisan 1909’da tarihe 31 Mart Vakası olarak geçen bu gerici ya da diğer adıyla irticacı isyanı başlattılar. Abdülhamit isyanı bastıramayınca Selanik ve Makedonya’da İttihat ve Terakki’ye bağlı bir odu harekete geçerek İstanbul’a kadar geldi. Bu ordunun komutanı Mahmut Şevket Paşa, Kurmay Yüzbaşı’sı ise Mustafa Kemal’di. ( Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıktığı ilk olaydır.)
İsyan, Hareket Ordusu tarafından bastırıldı ve Padişah II. Abdülhamit meclis kararıyla görevinden alındı. Yerine ise V.Mehmet Reşat getirildi. Bu olaydan yararlanan;
Uyarı: Osmanlı tarihinde rejime değiştirmeye yönelik çıkan ilk ve son isyan “ 31 Mart Vakası” dır.
1909 KANUN-İ ESASİ DEĞİŞİKLİKLERİ
1876’daki ilk beş madde değişikliğe uğramamıştır. Değişikliğe uğrayan maddeler ise;
İNKILÂP TARİHİ
Trablusgarp Savaşı
Nedenleri;
Mustafa Kemal Gazeteci Şerif Bey ismiyle ……………… ve ……………’a gitmiştir.
Enver Paşa ise ……………. ismiyle Bingazi’ye gidecektir.
Uşi Antlaşması (1912);
I.BALKAN SAVAŞI
Savaşa katılan devletler; Yunanistan, …………….. , Sırbistan ve ………….. ’dır. (Savaşı başlatan devlettir.)
Bu devletlerin arkasında ise ……….. vardır. Savaşta en etkili devlet ……………..’dır. Bulgar orduları aramızda sınır olan …………… nehrini aşarak İstanbul’a kadar gelince İngiltere araya girerek Bulgaristan ile Osmanlı arasında ……………….. imzalandı. Buna göre Osmanlı ile Bulgaristan sınırı ………………………. hattı oldu. Osmanlı bu hattın batısını kaybetti.
Savaşın kaybedilme nedenleri;
Savaşın sonuçları;
I.Balkan savaşında karlı çıkan Bulgaristan’a karşı Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan aralarına …………….’yı da alıp Bulgaristan’a saldırdı. Osmanlı da bu savaştan istifade edip …… ………….’yı Bulgaristan’ın elinden geri aldı. Bulgaristan ile Balkan ülkeleri arasında ………… ……………..imzalanırken, Osmanlı Devleti Bulgaristan’la ……………., Yunanistan’la ………… , Sırbistan’la da hiçbir toprak bağlantısı olmadığı halde arada bulunan Türklerin haklarını korumak ( taşınmaz Mallar) için ………… ………………… imzalandı.
I.DÜNYA SAVAŞI(1914-1918)
Savaşın nedenleri;
Bloklar;
Anlaşma (İtilaf): İngiltere, Fransa, ……… Daha sonra ise ABD,( Savaşın ……….. …………… , Yunanistan ( ….. …………) Japonya,(……. …………….) İtalya ( ……….. ……………….. )
Bağdaşma(İttifak): Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan, sonradan Osmanlı, Bulgaristan (…… ……………..…)
Almanya’nın Osmanlı’yı yanında savaşa sokma nedenleri;
Osmanlı’nın Almanya yanında savaşa girme nedenleri;
Osmanlının savaşa girmesinin sonuçları;
CEPHELER
TAARRUZ : Kafkasya ve ………. cepheleri (Bizim açtığımız cephelerdir.)
SAVUNMA : Çanakkale, Suriye-Filistin, …………. ve Hicaz-Yemen cepheleridir.
YARDIM : Makedonya, ………….., Galiçya cepheleri (iç sınırların dışında savaşıldığı cephelerdir.)
KAFKASYA CEPHESİ (taarruz)
Açılma nedenleri;
1915– ……… ………… ‘nın önerilerini dinlemeyen Enver Paşa Sarıkamış Harekâtı’nı başlattı.72.000 şehit verildi.Bunun üzerine harekete geçen Ruslar; …………, …………, …………., ……….., ………., ………… ,………. ve …………’ı işgal etti.
1915– Ermenilerin özellikle ….. ‘da Müslüman katletmeleri üzerine ………… …………. çıkarıldı.
1916– Mustafa Kemal, ……… ve …………. ’i Ruslardan geri aldı ve rütbesi …………………. yükseltildi.
1917– …………. Devrimi ile Çarlık Rusya yıkıldı yerine Sovyet Rusya kuruldu.
1918- Sovyet Rusya ile İttifak devletleri arasında ise …………. – …………Antlaşması imzalanmıştır. Sovyet Rusya işgal ettiği topraklardan geri çekilirken 1878 Berlin Antlaşması’yla bizden aldığı ………, ………… ve ……….’u Osmanlı’ya geri verdi. (Osmanlı devleti başarısız olmasına rağmen toprak kazandığı tek cephedir.)
KANAL CEPHESİ
Almanların isteği üzerine Mısır’ı geri alabilmek için açıldı. İki kez taarruz etmemize rağmen İngiltere’nin sömürgesiyle bağlantısını kesemedik. Burada bulunan Mısır Arapları İngilizlerin yanında yer alınca savaşı kaybettik.(Ümmetçilik bitti.)
ÇANAKKALE CEPHESİ
Açılma nedenleri;
18 Mart 1915’de Çanakkale deniz savaşlarını ………. ………. ……….’nin ve Onbaşı ………..’in gayretleriyle kazandık. Bunun üzerine İtilaf Devletleri Gelibolu Yarımadası’na asker çıkaran İtilaf devletlerini ise önce Alman komutan …….. …. ………… daha sonra ise ondan komutanlığı devralan Mustafa Kemal ……..Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar,………… , …………. ,………….. ve …………….. mevkiilerinde mağlup etti.Mustafa Kemal bu savaşta askerlerine “ ….. ……. …………. ………, ……….. …………..” demiştir.
Savaşın sonuçları;
IRAK CEPHESİ
Açılma amaçları;
Osmanlı bu cephede ……… …………….’de ( Selman Pakt) mevkiinde İngilizleri yenip 25.00O İngiliz askerini ve General ……………………’ ı esir almasına rağmen ilerleyen zamanlarda savaşı kaybetti.
HİCAZ – YEMEN CEPHESİ
Kutsal toprakları korumak adına gittiğimiz bu cephede Mekke Emiri ………….. …………..ile İngiltere’nin Mc Mahon gizli anlaşmasını yaparak Arapların bağımsızlığı karşısında bölge Arapları Osmanlıya karşı savaştı. Özellikle bu cephede İngiliz ajanı ……………… Araplar üzerinde etkisi çok oldu.Böylelikle Ümmetçilik politikası burada da sona erdi. Bu cephede Medine Savunması’nı yapan “Çöl Ortasında Plevne Kahramanı” unvanını alan .……….. ……’dır.
Bu cephede esir düşen askerlerimiz ise Mısır’da bulunan …… ……. Kampı’na götürülerek gözleri kör edilmiştir.
SURİYE – FİLİSTİN
………….. ………………. ‘nin devamıdır.Filistin İngilizler tarafından işgal edilirken Suriye cephesinde ise Mustafa Kemal Halep’in kuzeyinde (Hatay’ın girişinde) İngilizleri durdurdu.
GİZLİ ANTLAŞMALAR
İtilaf devletleri arasında imzalanmıştır.
Savaş sırasında yapmaların nedeni, ………….. ……………. ……………. ………….. …………. ………… …………. ………….. ……… Bu gizli antlaşmaları dünyaya duyuran ………… …………… ‘dır.
Gizli anlaşmalar ise şunlardır;
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI (30 Ekim 1918)
Osmanlı adına ………. ……………, İtilaf devletleri adına Amiral ……………. tarafından imzalanmıştır. Anlaşmanın maddeleri;
Mondros’tan sonra başlayan işgaller; …….. (İngiltere.-ilk işgale uğrayan), …….. (Fransa.-Anadolu’da ilk işgale uğr.)
PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 Ocak 1819)
Yenen devletlerle yenilen devletler arasında yapılacak olan barış görüşmelerinin şartlarının belirlendiği konferanstır. Konferansta daha önce İtalya’ya bırakılan İzmir ve çevresi İngiltere’nin desteği ile İtalya’dan alınıp ……………..’a bırakılmıştır. Bunun üzerine İtalya konferansı terk etmiştir. Bu durum itilaf devletleri arasındaki ….. ………… ……………..’dır. Konferansta ayrıca ………’nin isteğiyle Milletler Cemiyeti ( ………… ……….. )kurulmuştur.
Devletler Ateşkes Barış Konferans
Almanya Rethondes …………. Paris barış
Bulgaristan Selanik …………. Paris barış
Avusturya-Macaristan Villa Gusti M\Triyanon, A\Sen Germen Paris barış
Osmanlı Mondros Sevr …… ……….
İZMİR’İN İŞGALİ (15 Mayıs 1919)
İlk kurşunu burada ……. ……… (Osman Nevruz Bey) atarak Batı Anadolu’da Milli Mücadele’yi başlattı. Yunanlılar 2 gün içinde 5 bine yakın Türkü katledince İzmir’in işgali başta ………. olmak üzere tüm yurtta protesto edildi.Ayrıca ………….. ……… ………. Yunan askerleri tarafından “ Yaşa Venizilos” demediği için şehit edilmiştir.
Bunun üzerine ABD başkanı Wilson, …….. …………’u bölgeye gönderdi. ………. yaptığı incelemeler sonucunda Türklerin işgaller karşısında haklı olduğunu, yunanlıların Türklere oranla az olduğunu belirten ………… ………….. Raporu’nu yayınladı. Bu rapor Türklerin haklılığını belirten ilk …………. ………….. belgedir.
Ayrıca Doğu Anadolu bölgesinde de Türklerin Ermeni nüfustan fazla olduğunu belirten ………… ………….. Raporu yayınlanmıştır.
CEMİYETLER
Yararlı Cemiyetler
İzmir Müdafa-i Hukuk Cemiyeti İzmir ve çevresinde Yunan işgalini engellemek amacıyla kuruldu.
Reddi İlhak İzmir ve çevresinde Yunan işgalini engellemek amacıyla kuruldu.
Trabzon Muhafaza-i H.C Pontus Rum devletinin kurulmasını engelemek için kuruldu ……… …………’nin toplanmasında etkili oldu.
Doğu Anadolu M.H.C (Şark Vilayetleri) Ermeni devletinin kurulmasını engellemek amacıyla kuruldu.Erzurum Kongresi’nin toplanmasında etkili oldu. ……………..(Fransızca), ……………. , …………….. gazetelerini çıkardı.
Kilikyalılar (………………..) Fransa ve Ermenileri Adana ve çevresinden çıkarmayı amaçladılar.
Milli Kongre İşgalleri basın-yayın yoluyla protesto ettiler. Dr. Esat Işık yayınladığı raporunda ilk kez Kuva-i milliyeden bahsetti.
Trakya Paşaeli Trakya’yı Yunan işgalinden kurtarmak için kuruldu.Ayrıca Osmanlı Devleti’nin yıkılması halinde yeni bir devlet ( ……………….. ………………………. ) kurmayı amaçladılar.
Milli Karakol (mim-mim) İstanbul’dan Anadolu’ya silah sevkiyatı yaptı.
Anadolu Kadınları Mustafa Kemal’in isteğiyle ……………..’ta kuruldu.
Vahdet-i Milliye Tüm cemiyetlerin birleştirilmesi fikrini savundu.
Zararlı Cemiyetler
Azınlıkların kurduğu
Mavri Mira Megali ideayı gerçekleştirmek amacıyla kurulmuştur.Kardos Cemiyeti, Patrikhane, Rum izcilik ve göçmenlik komitesi bu cemiyete destek vermiştir.
Etnik-i Eterya Mavri mira ile aynı amaç için kurulmuştur. Mondros’tan önce kurulan bir cemiyettir.
Pontus Rum Trabzon’da bir Rum devleti kurmayı amaçladı.
Hıncak ve Taşnak Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmayı amaçlamıştır.
Alyans İsrailiti (Maccabi) Kudüs’de bir İsrail devleti kurmayı amaçladı.
Türklerin kurdukları
Wilson İlkeleri Kurtuluşu …………….himayesine girmekte gördü. Halide Edip Adıvar en bilindik üyesidir.
İngiliz Muhipleri Kurtuluşu İngiliz himayesine girmekte gördü. Padişah …………. ve …………. ………. üyedir.
Sulh Selameti Kurtuluşu Osmanlı halifesine bağlı kalmakta gördü.
Teali İslam Kurtuluşu Osmanlı halifesine bağlı kalmakta gördü.
Kürt Teali Diyarbakır merkeze kendi devletini kurmayı amaçladılar.
KURTULUŞ SAVASI HAZIRLIK DÖNEMİ
Mustafa Kemal Mondros’un imzalandığı gün (30 Ekim 1918) Adana’da Yıldırım Grup Komutanı iken İstanbul’a geri döndü.(………….. …………. …………………..) Daha sonra …. ………. ………………………. görevi ile Samsun’daki Türk-Rum çatışmasını önlemek için 19 Mayıs’da Samsun’a doğru yola çıktı. Yaptığı incelemeler sonucunda …………….. ……………….’nu yayınladı.
Daha sonra güvenlik gerekçesiyle …………’ya geçti. Havza’da yayınladığı genelgede İzmir’in işgalinin her yerde protesto edilmesini, protestolar yapılırken de azınlıklara zarar verilmemesini istedi. ( …………………….. ……………. ……………………….. ……………………… .) İlk protesto mitingi ise (İzmir’ in işgali) …………….’da yapıldı. Daha sonra Mustafa Kemal Amasya’ya geçerek silah arkadaşlarıyla beraber (………………… …………….hariç) Amasya Genelgesi’ni yayınladılar.(Amacı Milli Mücadeleyi kişiselleştirmekten çıkarmak ve halk desteği alabilmekti.)
AMASYA GENELGESİ
NOT: Milli Mücadele’nin ……………….. Amasya Genelgesi ile belli olmuştur. Mustafa Kemal bu genelgeden sonra komutanlara ve valiliklere gönderdiği telgrafta ‘ Artık İstanbul Anadolu’ya hakim değil tabi olmak zorundadır.’ demiştir.
Bu genelgeden sonra M.Kemal İstanbul’a geri dönmeyerek hem 9. Ordu müfettişliğinden hem de ………………….. mesleğinden istifa etmiştir.
ERZURUM KONGRESİ
Toplanış amacı bakımından ………………….aldığı kararlar açaısından ise ulusaldır.Mustafa Kemal ve Rauf Orbay’ın kongreye katılabilmesi amacıyla ……………… …………………… ve …………… ………………………Mustafa Kemal dokuz kişiden oluşan başlarda sadece Doğu Anadolu’yu temsil eden ve TBMM açılana kadar görevde kalan, yasama ve yürütme yetkilerine sahip ………….. ……………………’ni kurmuştur.
Bu kongre toplanış amacı bakımından bölgesel, aldığı kararlar açısından ulusaldır. Alınan kararlar;
BALIKESİR – ALAŞEHİR KONGRESİ
Hacım Muhittin Bey tarafından toplanmıştır. Saltanat yanlısıdır. Batı cephesi kurulmuştur. Hatta Yunanistan’a karşı herhangi bir İtilaf devletinden yardım alınabileceği kararı alınmıştır. Mustafa Kemal bu kongreye katılmamıştır. Ayrıca Celal Bayar’da ……………….. ……………………. lakabıyla kongreleri örgütlemiştir.
NOT: Mustafa Kemal ise Afyon Kongresi’ne katılmıştır.
SİVAS KONGRESİ
Toplanış ve aldığı kararlar açısından ………………………. bir kongredir. 38 delege katılmıştır.
Kongreye katılımın az olmasında;
Kongrede tartışılan konular;
Alınan Kararlar;
MİLLİ MÜCADELEDE GAZETELER
Yararlı
İrade-i Milliye İlk gazetedir.
Hâkimiyeti Milliye TBMM’nin gazetesidir.Daha sonra ismi ……………. Gazetesi olacaktır.
Minber M.Kemal ve ………. ………….. ……………. beraber çıkarmışlardır.
İleri M.Kemal’in isimsiz makalelerinin yayınlandığı gazetedir.
Akşam Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun başyazarlık yaptığı gazetedir.
Vakit Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun başyazarlık yaptığı gazetedir.
İkdam Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun başyazarlık yaptığı gazetedir.
Sebilürreşad Mehmet Akif’in İslam birliğini savunduğu gazetedir.
Albayrak Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin çıkardığı gazetedir.
Hukuk-u Beşer Hasan Tahsin’in başyazarlık yaptığı gazetedir.
Açıksöz İstiklal Marşı’nı ilk yayınlayan Kastamonu’nun yerel gazetesidir.
Zararlı Gazeteler: ………, Türkçe İstanbul, Aydede, …………., Ümit, Alemdar, ………… …………… (En zararlısı)
AMASYA GÖRÜŞMELERİ
Sivas Kongresinden sonra görevden alınan Damat Ferit’in yerine gelen ………. ………. …………… , Mustafa Kemal ile görüşmesi için bakanı …………….. …………………. ’yı Amasya’ya gönderdi. Amasya görüşmelerinde alınan kararlar ise şunlardır;
Not: Amasya Görüşmeleri’yle Temsil Heyeti, İstanbul Hükümeti tarafından ……………………. tanınmıştır.
Alınan kararlardan ilk 4’ünü Ali Rıza Paşa kabul etmedi. 5. Maddeyi ise Osmanlı Mebusan Meclisi İstanbul’da açılacak şeklinde değiştirildi.
Yapılan seçimleri Müdafa-i Hukuk grubu kazandı. Mustafa Kemal de………………….’dan milletvekiliseçilmesine rağmen hakkındaki idam kararından dolayı istanbul’a gitmedi. ………….. …………… ………………..’da ise ;
gibi nedenlerden dolayı ……………………………’ya geldi.
Mustafa Kemal İstanbul’a gidecek olan heyetten ise;
Ancak İstanbul’a giden milletvekilleri Mustafa Kemal’i meclis başkanı seçmedi ve Müdafa-i Hukuk grubu yerine ise ………………….. ……………………….. grubunu kurdular.
Giden bu milletvekilleri daha sonra Misak-ı Milli’yi Osmanlı Mebusan Meclisine kabul ettirdiler.Buna göre;
30 Ekim 1918 (Mondros’un imzalandığı gün) işgale uğramayan tüm Türk toprakları ulusal sınır sayılmıştır. Misak-ı Milli kararları ise şunlardır;
Bu Misak-ı Milli kararları Osmanlı Mebusan meclisinde kabul edilen son kanundur.Çünkü bu olaydan sonra İtilaf devletleri İstanbul’u resmen işgal etmiştir.İşgali Mustafa Kemal’e haber veren ise ……………. ………………………..’dır.
NOT: Misak-ı Milli’de ulus egemenliği yönünde hiçbir karar alınmamıştır.
I.TBMM DÖNEMİ (1920-23)
Özellikleri;
Çıkardığı önemli kanunlar;
24 NİSAN ÖNERGESİ
İLK HÜKÜMET ÜYELERİ
Başbakan + Meclis Başkanı …………… ………….
MEB …………… ………….
Sağlık Bakanı ……………. ………….
Maliye Bakanı …………. ………. …..
İçişleri Bakanı ……… …………. ………
Dışişleri Bakanı …………. ………. ……..
Genelkurmay Bakanı ……………. ……………
TBMM’YE KARŞI ÇIKAN AYAKLANMALAR
İSTANBUL HÜKÜMETİ TARAFINDAN DOĞRUDAN ÇIKARILAN AYAKLANMALAR
Nedenleri;
Ahmet Anzavur (İlk çıkan isyan) ………………. …………………..(Hilafet ordusu)
İSTANBUL HÜKÜMETİ İLE İTİLAF DEVLETLERİ’NİN ORTAKLAŞA ÇIKARDIKLARI AYAKLANMALAR
Nedenleri;
Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı, Koçgiri, Çapanoğulları, Aynacıoğulları, Cemil Çeto,Malatya Vakası,Şeyh Eşref
ESKİDEN KUVAY-İ MİLLİYECİ OLUPTA SONRADAN AYAKLANANLAR
Nedenleri;
Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe
AZINLIK AYAKLANMALARI
Nedenleri;
Ermeni ve Rum isyanı
TBMM’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler
KURTULUŞ SAVAŞI MUHAREBELER DÖNEMİ
Ermenilerin Kars’ı işgal etmesi üzerine harekete geçen Kazım Karabekir Ermenileri Kars’tan çıkardı ve Ermenileri Gümrü’ye kadar takip etti.( TBMM’nin ……… …………….. ……………………) Kazım Karabekir’e bu başarısından dolayı ………………… ….……………. unvanı verildi. Bunun üzerine Ermenilerin isteği üzerineGümrü Barış Antlaşması imzalandı.( 3 Aralık 1920) Buna göre;
NOT: TBMM’nin uluslar arası alanda yapmış olduğu ilk antlaşmadır. İlk defa bu antlaşmada Türkiye ifadesi kullanılmıştır. Bu antlaşma TBMM’nin ilk siyasi başarısıdır.
Ancak antlaşmadan 2 gün sonra Sovyet Rusya Ermenistan’ı işgal etti ve bu antlaşma iptal edildi. Bu saatten sonra TBMM’nin doğu sınırındaki muhatabı Sovyet Rusya olmuştur. Yine Gürcistan’ın Batum’u işgal etmesi üzerine de Gürcülerle ……………… ……………………….imzalanarak Batum, Gürcistan’dan geri alınmıştır. Ancak antlaşmadan 3 gün sonra yine Sovyet Rusya Gürcistan’ı işgal etmiştir. Batum konusunda da artık muhatabımız Sovyet Rusya olmuştur.
Mustafa Kemal ……………………….. kongresine katılarak buradaki Kuvay-i Milliyecileri örgütledi. Burada başarılarından dolayı Antep’e 1921’de Gazi, Maraş’a 1973’de Kahraman ve Urfa’ya 1984’de Şanlı unvanları verilmiştir. Bu cephede düzenli ordu savaşmamıştır. Özellikle bu cephede Adana’da Tufan bey unvanıylaYüzbaşı Osman, Maraş’ta Sütçü İmam ve Rıdvan hoca, Antep’te Şahin Bey takma adıyla Teğmen Said,Karayılan ve Kılıç Ali Bey, Urfa’da ise Yüzbaşı Ali Saib Bey bu cephenin önemli simaları olmuştur.
Bu cephe Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra yapılan Ankara Antlaşması kapanmıştır.
Kuvay-i Milliye’nin kaldırılmasının nedenleri (Düzenli ordunun açılma nedenleri);
NOT: Kuvayi Milliye’nin ilk zaferi Yunan işgali altında bulunan …………’ı Yunanlılardan geri almasıdır.
Bunun üzerine Ali Fuat Cebesoy görevinden alınırken yerine İsmet İnönü getirilmiştir. Ali Fuat Cebesoy’da ……………………… Büyükelçiliği’ne atanmıştır. (Açtığımız ilk elçiliktir.)
I.İNÖNÜ SAVAŞI
Nedenleri;
Sonuçları;
NOT: Yunanlılar bu savaşa “ ……………. …………………….” demişlerdir.
İstiklal Marşı; Maarif Nezareti’nin düzenlediği bir yarışma sonucunda Mehmet Akif’in yazdığı ( Güfte ) ve ilk olarak ……. ………. ………………… ‘ın bestelediği ve dönemin Milli Eğitim Bakanı ………….. ………………… ……………….. tarafından TBMM’de okunmuştur. İlk defa Açıksöz gazetesindeyayınlanan bu marşı Mehmet Akif Ersoy, Türk Ordusu’na ithaf etmiştir.O yüzden kendinin ünlü eseri ……………… ‘a da koymamıştır.
1921 ANAYASASI
Bu anayasada yapılan ilk değişiklik “……………….. ………………….. ……………………….”tir. maddesinin eklenmesidir.
MOSKOVA ANTLAŞMASI
Yorum: Yeni iki devletin kurulduğu anlaşılmıştır.
Yorum: Dış politikada ortak hareket edilmesi kararı alınmıştır.
Yorum: Misak-ı Milli’den ilk defa taviz verilmiştir.
LONDRA KONFERANSI
Sevr Antlaşması’nda ufak değişiklikler yaparak Türk tarafına kabul ettirmek için bu konferans toplandı. Konferansa hem Osmanlı hem de TBMM birlikte çağırılmıştır .Amaçları; ….. …… ……… ……….. ……… ………………….
Osmanlı devleti adına konferansa katılan………. ………….. : “Bu milletin gerçek temsilcisi TBMM’dir.”diyerek sözü TBMM temsilcisi ………….. ……………….. ………………. ‘e bıraktı.
TBMM bu konferansa katılarak;
UYARI: İtilaf devletleri Londra Konferansı ile TBMM’yi resmen tanımışlardır.
II.İNÖNÜ SAVAŞI
Nedenleri;
Not: Mustafa Kemal savaşın ardından İsmet İnönü’ye gönderdiği telgrafta; “ ….. ………… …………. ………….. …………… ……….. …………. …………. ………… …………………” diyerek savaşın önemini vurgulamıştır.Ayrıca “ İnkılap Tarihimizin bir sayfası İkinci İnönü Zaferi ile yazıldı.” demiştir.
NOT: Düzenli ordu kaçan Yunan ordularını Aslıhanlar-Dumlupınar mevkiine doğru kovalamasına rağmen başarılı olamadı. Bu düzenli ordunun ilk taarruz girişimidir.
Savaşın sonuçları;
KÜTAHYA – ESKİŞEHİR MUHAREBELERİ
Yunanlılar, İngilizlerin desteğini kaybetmemek, 1.ve2. inönünün özünü almak, Eskişehir ve Ankara’yı alarak Milli Mücadeleyi sona erdirmek için Afyon üzerinden ve Eskişehir üzerinden saldırıya geçti. Eskişehir, Afyon ve Kütahya kaybedildi.
Mustafa Kemal’in ordunun daha fazla yıpranmasını engellemek için orduyu Yukarı Sakarya ırmağının doğusuna çekti.
Savaşın sonuçları;(%1 milyon kpss)
Mustafa Kemal bu yetkiyle ordunun ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla vermeyenlerin İstiklal Mahkemelerinde yargılandığı Tekâlif-i Milliye Emirlerini çıkarmıştır. Ancak bu emirler yayınlandıktan 5 gün sonra Sakarya Meydan Muharebesi çıktığı için çok azı Sakarya’da, büyük bir kısmını da Büyük Taarruz’da kullanacağız.
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (Subaylar Savaşı)
Ankara’yı alıp Milli Mücadeleyi sona erdirmek isteyen yunanlıları M.Kemal; ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.’ Diyerek topyekûn bir mücadeleyle yunanlıları Polatlı’da durdurduk.
Savaşın sonuçları;
Not: Türklerin 1683 2.Viyana’dan beri geri çekilişi sona erdi.(kpss)
BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ YAPILAN HAZIRLIKLAR (Rum Sındığı)
Hazırlıkları tamamlayan Türk ordusu Kütahya’da Dumlupınar Meydan Muharebesini Yunan’a karşı kazandı. Yunan kaçmaya başladı. Bunun üzerine M.Kemal ‘Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir. İleri!’ emrini verdi.Bunun üzerine Türk ordusu Afyon, Uşak, Kütahya, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın ve İzmir’i yunanlılardan alarak Batı Anadolu’yu düşmandan temizledi.
Savaşın Sonuçları;
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI
Antlaşma maddeleri;
Doğu Trakya’yı Trakya Yüksek Komiseri sıfatıyla Refet Bele teslim almıştır.
İstanbul’un TBMM hükümetine bırakılması Osman devletini hukuken yok sayıldığını gösterir.
SALTANATIN KALDIRILMASI
Nedenleri;
Sonuçları;
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (24 Temmuz 1923)
M.Kemal; İsmet İnönü, Dr. Rıza Nur ve Hasan Saka’yı baş delege olarak atadı. Bu gidecek heyettenkapitülasyonların kaldırılması ve ermeni iddiaları konusunda kesinlikle taviz verilmemesini istedi.
Alınan kararlar;
Doğu sınırı, Kars antlaşmasıyla belirlenmiştir.
Batı sınırı, Yunanistan ile Mudanya, Bulgaristan ile İstanbul antlaşmaları esas alınmıştır.
Güney sınırı, Fransa ile yapılan Ankara antlaşması esas alınmıştır.
Irak(Musul)sınırı, gündeme gelmesine rağmen çözümü sonraya bırakılmıştır. Lozan’da gündeme gelmesine rağmen çözülmeyen tek sorundur.
Bozcaada, Gökçeada – Türkiye’ye
Kıbrıs adası – İngiltere’ye
Diğer ege adaları – Yunanistan’a (Türkiye’ye yakın adaların silahsızlandırılması şartıyla)
Osmanlıdan kalan dış borçlar yüz ölçümü dikkate alınarak Osmanlıdan ayrılan devletlere bölüştürülmüştür. Türkiye borçları FRANK ve LİRA cinsinden ödemek istediğini ilgili devletlere bildirmiştir. Türkiye’nin ödeyeceği borçların taksit-tutar-vadesinin hesaplaması için Duyun-i Umumiye İdaresi görevlendirilmiştir. Türkiye’nin Osmanlı borçlarını ödeme kararı alması Sovyet Rusya’yı rahatsız etmiştir. (kpss)(örnek teşkil edeceği için)
Lozan’ın önemi;
Lozan’dan sonra gündeme gelen konular;
Lozan’da aleyhimize çözümlenenler;
Atatürk Dönemi İç Politika
ÇOK PARTİLİ HAYAT
Chp’nin kurulması
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyetinin şubelerinin dönüştürülmesi ile kuruldu. Ebedi Şefi M.Kemal, Milli Şefi İsmet İnönü’dür. Ekonomide devletçilik ve çift dereceli seçim sistemini savunmuştur. 1923-1926 yıllarında inkılâp kadrosunu oluşturmak için çift, 1946-2014 tek dereceli seçim söz konusudur.
En uzun süre tek başına iktidarda kalan partidir.(1923-50)
TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI (liberalizm)
Genel Başkanı– Kazım Karabekir
Önemli İsimleri– Adnan Adıvar, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele.
Ekonomide liberalizm ve tek dereceli seçimi savunmuştur.
Şeyh Sait isyanına destek verdiği gerekçesiyle kapatıldı.
Laiklik ilkesini kötüye kullandığı için kapatıldı.
T.c. ilk muhalefet partisidir.
1925 – Şeyh Sait İsyanı
İngiltere’nin amacı Türkiye ile Musul arasına tampon bir devlet kurdurarak Türkiye’nin Musul’a ulaşmasını engellemeyi amaçladı. Elazığ’da başlayan bu isyan yayılınca dönemi BB Ali Fethi Okyar isyanı bastıramamıştır.Yerine İsmet İnönü hükümeti kurulmuştur. Bölgeye ordu sevk edilerek isyan bastırıldı.
İsyanın sonuçları;
İZMİR OLAYI
Benim naçiz vücudum elbet toprak olacaktır. Ancak Türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. ‘ sözünü söylemiştir. İstiklal mahkemeleri son kez görev yapmıştır.
BOZKURT – LOTUS OLAYI
Midilli yakınlarında Bozkurt adı verilen Türk gemimizin Lotus yakınlarındaki Fransız bir (bozkurt) temsil etmiştir. Türkiye davayı kazanmıştır. Bu olay sonucunca M.Kemal Kabotaj Kanununun çıkışını hızlandırmıştır.
RAZGRAD OLAYI
Bulgarların Bulgaristan’da bulunan Türk mezarlarını tahrip etmesi olayıdır.
VAGON – Lİ OLAYI
İstanbul’da bulunan Fransız demiryolu şirketinde çalışan Hacı Beyin şirkette Türkçe konuştuğu için işten çıkarılması olayıdır.
BURSA OLAYI
Ezanın Arapçadan Türkçeye çevrilmesiyle başlayan olaydır. Bu olay üzerine M.Kemal ‘ Bu bir dil meselesidir din meselesi değil.’ Demiştir. İlk Türkçe ezan denemesi Yerebatan sarnıcında Hafız Yaşar tarafından, ama hoparlörden ilk verilişi Fatih Camii’dir.
SERBEST CUMHURİYET FIRKASININ KURULMASI
M.Kemal’in isteği ile Ali Fethi Okyar tarafından çok partili hayata geçmek, hükümetin denetlenmesini sağlamak ve 1929 Dünya ekonomik krizine çareler üretmek için kuruldu. Kuruluşunda Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım da bulunmaktadır.
Parti ekonomide Liberalizmi, tek dereceli seçim sistemini ve kadınlara siyasi hak verilmesini talep etmiştir. Ancak partilerin içine gericiler girmesi yüzünden partiyi Ali Fethi Okyar kendisi feshetmiştir. Bu olaydan kısa bir süre sonra da menemen isyanı çıkmıştır.
MENEMEN OLAYI
Derviş Mehmet ve adamlarının ‘Şeriat isteriz’ sloganlarıyla önce 2 bekçiyi sonra ise olaya müdahale etmek isteyen Asteğmen Kubilay’ı şehit etmesi olayıdır. Bu olay sonunda derviş Mehmet ve adamları Divan-ı Harp’de yargılanmıştır.
Bu olaydan sonra Atatürk zamanında bir daha çok partili hayata geçiş çalışması yapılmayacaktır.
DERSİM OLAYI
1936’da Pir Seyit Rıza’nın İngiltere destekli hükümete başkaldırmasıdır. Bunun üzerine Abdullah Bozdoğan önderliğinde Sabiha Gökçen tarafında hava harekâtı düzenlenmiştir. Bunun üzerine İsmet İnönü istifa ederken yerine Celal Bayar gelmiştir. Yapılan operasyonun adı TUNÇELİ’dir.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Lozan’da çözülemeyen bu konu 1924’te İngiltere ile yapılan Haliç Konferansı’nda çözülemedi.Bu konferansta Türkiye’yi Ali Fethi Okyar katılmıştır. Sorun her iki taraf arasında çözülemeyince Milletler Cemiyeti’ne götürüldü. Cemiyet, Musul’u İngiliz mandasındaki Irak’a bıraktı. Bunun üzerine Türkiye savaş hazırlıklarına başladı. Ancak Türkiye Şeyh Sait İsyanı’ndan dolayı Musul üzerindeki etkinliğini yitirdi. Bunun üzerine İngiltere ile 1926’da Ankara Antlaşması imzalandı.
Antlaşmaya göre;
1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na uymayan okullar kapatıldı. Bunun üzerine Fransa konuyu uluslar arası platforma taşımak istedi. Fransa’ya karşı bir direniş göstererek bu konunun uluslar arası bir platformda görüşülmesi talebini reddettik. Bu olay Türkiye’nin ilk dış politika zaferidir.
1929 Dünya ekonomik krizi sonrası Türkiye, Hoover Moratoryumu yararlanarak Fransa ile tekrar masaya oturulmuştur. Borçların lira üzerinden ödenmesine karar verilmiştir. Bu borç 1954 yılında sona ermiştir.
Yunanistan’ın İstanbul’da daha fazla Rum bırakma isteği yüzünden bu sorun ortaya çıktı. Konu Milletler Cemiyeti’ne götürüldü. Cemiyet sorunu çözemeyince Yunan Başbakanı Eleftiros Venizilos Türkiye’ye gelerek bu sorunu çözdü. Lozan’daki karar aynen kabul edildi. (İadeyi ziyaret için İsmet İnönü Yunanistan’a gitmiştir.)
Fransa’nın elindeki bu demiryolları satın alınmıştır.
İspanya’nın davetlisi olarak cemiyete katıldık. Milletler Cemiyeti kendi kuruluş felsefesinden vazgeçerek ilk defa bir ülkeyi kuruluşa davet etmiştir.
1933 senesinde Türkiye, Yunanistan ile Samimi Antlaşması imzalandı. 1934’te ise Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında Balkan Antantı kuruldu. Türkiye bu antanta girmekle batı sınırlarını güvence altına almıştır. Arnavutluk İtalya’nın etkisinde, Bulgaristan ise Ege Denizi’ne girme isteği üzerinden bu antanta katılmamıştır. Türkiye’nin bu antanta katılması boğazların geri verilmesinde etkili olmuştur.
1936’da Almanya Fransa’ya ait Ren, İtalya ise Habeşistan’ı işgal edince boğazlarda komisyonda olan devletler boğazdaki askerlerini geri çektiler. Bunun üzerine Türkiye boğazlardaki güvenliği sağlamak amacıyla bir konferans toplanmasını talep etti. Bunun üzerine İsviçre’nin Montrö kentinde imzalanan sözleşme ile boğazların her iki yakasında Türk askerlerinin bulunması ve komisyonun kaldırılması karar alındı. Bu karar alınırken SSCB ve Balkan Antantı üyeleri destek vermiştir.
İtalya’nın etkisiyle kuruldu. Türkiye,İngiltere,Yugoslavya ve Yunanistan üyedir.
Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında kuruldu. Türkiye bu pakta girerek doğu sınırlarını güvence altına aldı. Suriye ise Irak ile yaşadığı sınır problemleri ve Türkiye ile yaşadığı Hatay Meselesi yüzünden bu pakta girmemiştir.
1936’da Fransa Suriye’den askerleri çekti ve Hatay’ı da Suriye’ye bıraktı. Kararı kabul etmeyen Türkiye konuyu Milletler Cemiyeti’ne götürdü. Cemiyet “Sandler” adında bir araştırmacıyı bölgede araştırma yapması için Hatay’a gönderdi. Sandler yaptığı incelemeler sonucunda Hatay’daki Türk nüfusunun Arap ve Kürt nüfusundan fazla olduğunu belirten Sandler Raporu yayınlandı. Durumu kabul etmeyen Fransa 1938’de Hatay Cumhuriyeti kuruldu.Bu cumhuriyetin ilk ve son cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, Başbakanı iseAbdurrahman Melek’tir. 1939’da İsmet İnönü döneminde Hatay meclisinin aldığı kararla Hatay anavatan’a katılmıştır.M.Kemal Hatay meselesinde Adana’da yaptığı bir konuşmada “40 yıllık Türk yurdu düşman eline esir bırakılamaz.” Demiştir.
ATATÜRK İLKELERİNİN ÖZELLİKLERİ
ATATÜRK İLKELERİ
Cumhuriyetçilik (demokrasi, parti, ulus egemenliği, seçim, seçme seçilme)
Milliyetçilik (ulusal birlik ve beraberlik, ‘Türk’ kelimesi)
Laiklik (din ve vicdan özgürlüğü, akılcılık, bilimsellik)
Halkçılık (insan ve insanlık sevgisi, eşitlik, halkın yararına olan her şey)
İnkılâpçılık (çağdaşlaşma, batılılaşma, ‘yerine’ kelimesi)
Devletçilik (iktisat, maliye, işletme, sermaye, kalkınma)
CUMHURİYET DÖNEMİ KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
M.Kemal genelge ve kongrelerde;
M.Kemal’e göre vatandaş;
Mimar Kemaleddin — Gazi Üniversitesi Rektörlüğü
Vedat Tek — I.TBMM Binası – Ankara Palas
Ali Talat Bey — Beşiktaş ve kuzguncuk iskelelerini tasarladı
Prof. Dr. Emin Onat ve
Doç. Dr. Orhan Ada — Anıtkabir
Darülelhan Konservatuar
Darülbedayi İstanbul Şehir Tiyatroları ( …………. ………………)
Musiki Muallim Mektebi ………. ………………….’in yazdığı rapor doğrultusunda açıldı.
Türk Beşleri
Cemal Reşit Rey – 10.Yıl marşı bestecisidir. Klasik batı müziğinin Türkiyede’ki kurcusudur.
Ulus Cemal Erkin
Hasan Ferit Alnar
Adnan Saygun Türkiye’de ilk operayı kurmuştur.
Necil Kazım Akses
İlk Atatürk heykeli İstanbul’da açıldı
Heinrich Krippel (Ulus Zafer Anıtı — Samsun Atatürk Anıtı)
Pietro Canonica (Taksim Cumhuriyet Anıtı)
İlk nüfus sayımı …………. yılında yapıldı.
Mustafa Kemal nüfusu artırmak için;
Chp 2. Kongresi’nde okundu.
19 Mayıs’ta Samsun’a çıktım cümlesi ile başlar.
Gençliğe hitabe ile sona erer.
Geliri THK bırakılmıştır.
1919-27 yılları arasını anlatır.
Arap harfleriyle basılmıştır.
Fikir hayatını; Namık Kemal, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, J.J.Rousseau, Mehmet Emin Yurdakul belirlemiştir.
Atatürk sırasıyla; Selanik, Manastır, İstanbul, Sofya şehirlerine gitmiştir.
Tarih sahnesine ilk çıkışı; 31 Mart Olayı’nda Hareket Ordusu’nun başında Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle İstanbul’a gelmesidir.
Sömürgeciliğe karşı ilk savaşı; Trablusgarp Savaşı’dır.
I.Dünya Savaşı sırasında; Çanakkale, Kafkasya ve Suriye cephelerinde savaşmıştır.
İlk görev yeri; Şam 5. Kolordu’dur. Burada kurduğu ilk cemiyet Vatan ve Hürriyet’tir.
TBMM M.Kemal’i; 1923, 27, 31, 35 yıllarında toplamda 4 kez Cumhurbaşkanı seçmiştir.
Cumhurbaşkanlığı döneminde Hatay’a hiç gitmemiştir.
Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen ilk Türk’tür. (1934 senesinde Yunanistan önermiştir.)
Atatürk’ün manevi evlatları; Rukiye, Zeynep, Zehra, Abdurrahman Tunçak, Sabiha Gökçen, Afet İnan, Ülkü Adatepe, Sığırtmaç Mustafa’dır.
Atatürk’ün yaveri; Salih Bozok’tur.
Atatürk mirasının bir kısmını; İş Bankası’na, TTK, TDK, İsmet İnönü’nün çocuklarının öğrenimi için ayırmıştır.
Doğumunun 100. Yılı UNESCO tarafından “Atatürk Yılı” ilan edilmiştir.
Atatürk’ün öldüğü gün; Başbakan; Celal Bayar, TBMM Başkanı; M.Abdülhalik Renda’dır.
Atatürk döneminde en çok hükümet kuran; İsmet İnönü’dür.
En uzun Meclis Başkanlığı’nda kalan; Kazım Özalp’tır. (1924-37 yılları arasında)
Atatürk’ün hastalığına ilk teşhis koyan; Yalova’da Nihat Reşat Belger, kesin tanıyı ise doktoru Dr. Ömer İrdelp koymuştur.
Atatürk’ün naaşı 1953’e kadar Etnografya Müzesi’nde kalmıştır.
Atatürk’ün vefat etmeden önce okuduğu son eser Belleten’dir.
28 Haziran 1914′te Avusturya – Macaristan′ın Sırbistan′a savaş ilan etmesi ile başlamıştır. Savaşın nedenleri şunlardır;
Barış antlaşmalarının esaslarının belirlemek ve bozulan uluslararası siyasi dengeleri yeniden kurmak amacıyla 32 devletin katılımı ile 18 Ocak 1919′da Paris′te düzenlendi. Konferansta İngiltere ve Fransa diğer katılan ülkelere göre daha etkili olmuştur. ABD’nin isteği üzerine dünya barışını korumak için Milletler Cemiyeti kurulmuştur. İstediğini elde eden ABD yalnızlık politikasına geri dönmüştür. İngiltere ve Fransa bundan Wilson Prensipleri’ni dikkate almadan kendi çıkarlarına göre hareket etmiştir. Bu konferansta ilk olarakAlmanya ile barış antlaşması imzalanmıştır.
Monreo Doktrini: 1823 yılında ABD başkanı James Monreo tarafından orta konulan ABD’nin dış politika esaslarıdır. Buna göre ABD; Avrupa devletlerinin Amerika kıtasında yeniden sömürgecilik yapımlarına izin vermeyecek, Avrupalı devletlerarasında oluşan sorunlara ise karışmayacaktır. ABD’nin bu siyasetine yalnızlık(İnfirat) politikası ismi verilmiştir. Bu politikasından ilk defa I.Dünya Savaşı’na dâhil olarak çıkmış ancak savaş sonunda yine bu politika gereği kıtasına geri dönmüştür.
I.Dünya Savaşı’nda hayat şartlarının ağırlaşması, yolsuzlukların artması üzerine kadın işçilerin başlattığı grev daha sonra toplumsal bir harekete dönüştü.1917 Martı’nda yaşanan bu gelişmeler sonucunda zor durumda kalan Çar. II. Nikola tahttan çekildiğini açıkladı. Duma adı verilen meclis tarafından ise geçici bir hükümet kuruldu. Ancak Sürgündeki lider İlyiç Lenin’in ‘Barış, toprak ve ekmek’ vaatleriyle Petersburg’a gelmesiyle Bolşevikler geçici hükümeti devirerek Ekim 1917’de ‘Bolşevik İhtilali’ ‘ni gerçekleştirdiler. Bunun üzerine Çar yanlılardan oluşan Beyaz Ordu yeni yönetime karşı saldırıya geçti. Üç yıl süren iç savaşı Bolşevikler kazandı. Bu iç savaşta 13 milyon insan hayatını kaybederken ülkede kıtlık baş gösterdi. Bunun üzerine devlet başkanı Lenin ekonominin güçlenmesi amacıyla Novaya ekonomiçeskaya politika (N.E.P) adı verilen yeni ekonomik politikasını ilan etti. Buna göre;
1) Tarım ürünlerine el konulmaktan vazgeçildi. Çitçiye, esnafa ve tüccara kolaylıklar sağlandı.
2) Küçük sanayiciye destek verildi.
3) Yabancı sermayenin ülkeye girişi sağlandı.
1923’te ülke federasyona dönüştürülerek SSCB adını aldı.1924 yılında İlyiç Lenin’in ölmesiyle devlet başkanlığına Joseph Stalin geldi. Stalin, birinci beş yıllık kalkınma planını hazırlayarak Rusya’nın öz kaynaklarıyla büyümesi gerektiğine inandı. Bunun için köylünün elindeki küçük toprakları birleştirerek ‘Kollektifleştirme Politikası’ izledi. Köylülerin çok sert muhalefeti ile karşılaşılan bu politika sonucu yaklaşık dört milyon civarında köylü öldü ve tarımsal üretim düştü. Yine bu dönemde eski fabrikalar modernleştirilerek traktör imalatı ve demir-çelik alanlarında yeni fabrikalar kuruldu.
20.yüzyılın başlarından itibaren Çarlık yönetimin baskılarına maruz kalan Türkler ve diğer uluslar 1905 yılında Rusya’ya karşı ayaklandılar. Özellikle Yusuf Akçura ve İsmail Gaspıralı önderliğinde 1905 yılında ‘Rusya Müslümanları I.Kongresi’ düzenlendi. Çalışmalar sonucunda Rus Meclisi Duma’ya temsilciler gönderildi. Bu temsilciler arasında yaptığı çalışmalarla ün kazanan Ufa Müslümanlarının temsilcisi olarak gönderilenA.Zeki Velidi Togan’ yer aldı. Ancak siyasi ve kültürel hakları verilmeyen Türkler 1916 senesinde Türkistan’da ‘Milli İstiklal Ayaklanması’nı başlattılar. Bu gelişmelerden rahatsız olan Rusya harekete geçerek 1920 yılından itibaren Türk devletleri üzerindeki baskıyı artırdı. Bağımsız olan Türk devletlerine teker teker son veren Ruslar bölgede asimilasyon politikasını hayata geçirmeye başladı. Bunun içinde;
Baskın yapan, hücum eden manasına gelir.1918 yılında Rusların Milli Hokand Hükümetini devirmesiyle ortaya çıkan ve amaçları Türkistan’ı Ruslardan kurtarmak olan hareketin genel ismidir. Hokand kentinde başlayan bu hareket zamanla tüm Türkistan’a yayıldı.1921 yılında Enver Paşa’nın Basmacı Hareketi’ne katılmasıyla mücadeleler şiddetlendi. Bu tarihlerde Ruslarda genel bir saldırıya geçince Korbaşı adı verilen Basmacı Liderleri birbirlerinden ayrıldılar.1922 yılında Enver Paşa şehit oldu.1936 yılına kadar süren bu hareketBasmacı liderlerinin kendi aralarındaki liderlik mücadeleleri, Ruslar karşısında yeteri kadar askeri teçhizatın olmaması gibi nedenlerden dolayı sona erdi. II. Dünya Savaşı’nda ise bölge Türkleri zorla savaş meydanlarında ölüme sürüklenirken aynı zamanda düşmanla işbirliği yaptığı gerekçesiyle de Kırım, Karaçay,Balkar, Ahıska, Çeçen ve İnguş Türklerini Orta Asya’ya ve Sibirya’ya sürgün ettiler.
İngiltere ve Fransa San Remo Konferansı’nda Ortadoğu ülkelerini paylaştılar. Buna göre Fransa, Suriye veLübnan’da; İngiltere ise Irak, Filistin ve Ürdün’de manda yönetimler kurdu.
Mekke Emiri Şerif Hüseyin Savaş bittikten kısa bir süre sonra kendini Arap ülkelerinin kralı ilan ederken, oğullarını da Ürdün ve Irak’a kral tayin etti.1924 yılında da halifeliğini ilan ederek bölgedeki konumunu güçlendirdi. Bunun üzerine Necd Emiri Abdülaziz İbni Suud Şerif Hüseyin’e savaş ilan etti. Yapılan mücadeleyi kazanan İbni Suud kendini Hicaz ve Necd Kralı ilan etti.1932 yılından itibaren ise Suudi Arabistan Krallığı ismini aldı.1936 yılında Aramco adlı şirkete petrol ayrıcalığı vererek bölgesindeki ABD’nin etkisini artırdı.
2) Irak
San Remo Konferansı sonucu İngiltere Irak’ta kendi politikalarına uygun bir yönetim oluşturmak için Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğullarından biri olan Faysalı Irak krallığına getirdi. Ancak bu durumu kabul etmeyen Iraklılar bağımsızlık mücadelesine girişti.1930 senesinde yapılan antlaşma sonucunda Irak bağımsızlığını kazandı ancak İngiltere II. Dünya Savaşı öncesine kadar yönetime kendi adamlarını getirmek suretiyle Irak’taki egemenliğini sürdürdü.
San Remo Konferansı’yla kendisine Suriye ve Lübnan verilen Fransa 1920 yılında merkezi Şam olmak üzere Lübnan ve Filistin topraklarını da içine alan Suriye Krallığı’nı kurdu.Ancak bu zamanlarda Anadolu’da işgal ettiği yerlerde tutunamayan Fransa TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzalayarak Güney’den çekildi ve tüm dikkatini Suriye’ye yöneltti. Askeri baskılarla buraları elinde tutamayacağını anlayan Fransa 1926 yılında Lübnan’a, 1930 yılında da Suriye’ye bağımsızlık verdi. Bölgeden ise tamamen II. Dünya Savaşı’ndan sonra çekildi.
Japonya 1850’li yıllara kadar derebeylik ile yönetiliyordu ve dış dünyaya da kapalı bir ülke konumundaydı.Şogun adı verilen ordu komutanları bu derebeyler arasında en güçlü olanından seçilirdi.1867 yılında tahta geçen İmparator Mutsuhito ülkedeki tüm derebeylikleri kaldırarak merkezi bir devlet kurdu. Aydınlarında desteğiyle Batı tarzı yenilikler içeren ‘Meiji Restorasyonu’ diye adlandırılan reform sürecini başlattı. Bu süreçte Meiji ‘’Güçlü ordusu olan zengin bir ülke ‘’hedefiyle;
Nedenleri:
3 Ekim 1929 yılında ABD borsasında yer alan şirketlerin hisse senetlerinin düşmesiyle başladı.24 Ekim 1929Perşembe günü ise borsa dibe vurdu. Tarihe ‘’ Kara Perşembe’’ olarak geçecek bu olay sonucunda;
Not: Bu kriz en çok sanayileşmiş toplumları vururken, Sovyet Rusya komünizmden dolayı bu krizden en az etkilenen devletlerden biri olmuştur. Türkiye ise bu krize karşı şu önlemleri almıştır;
I.Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle barış çabaları ABD önderliğinde başlatıldı.32 devletin katılımı ile toplananParis Barış Konferansı’nda uluslararası bir teşkilatın kuruması kabul edildi. Bunun üzerine 10 Ocak 1920tarihinde merkezi Cenevre olmak üzere Milletler Cemiyeti kuruldu.
Uluslararası barışı korumak amacıyla bir araya gelen Almanya, İtalya, İngiltere, Belçika, Polonya, Fransa ve Çekoslovakya arasında ise 1925 tarihinde Locarno Antlaşması imzalandı. Böylece Almanya uluslararası işbirliğine tekrar dâhil oldu. Bu antlaşmadan kısa bir süre sonra ise Almanya Milletler Cemiyeti’ne de üye oldu. Barışın sürmesi yolundaki çabaların en önemlilerinden biriside 1928 yılında Paris’te ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Çekoslovakya, Belçika, Almanya ve Polonya tarafından imzalanan Briand-Kellogg Paktıoldu. Bu akta aynı yıl SSCB ve Türkiye’de dâhil oldu. Buna göre savunmaya dayanmayan savaş, kanun dışı sayılmıştır.
I.Dünya Savaşı’ndan umduğunu bulamayan İtalya’da ekonomisi de felce uğramıştı. Özellikle asker kaçakları, aydınların maddi ve manevi beklentileri, işsizlik iç politikada ki istikrarı bozdu. Bu durum Benito Mussolini’nin liderliğini yaptığı Faşist Parti’nin işine yaradı. Zamanla taraftar sayısında artış yaşanan bu parti 1919 yılında girdiği seçimlerde meclise giremedi.1922 yılında ülke genelinde yapılan işçi grevlerine destek veren bu partinin sempatizanları yani ‘’Kara Gömlekliler’’ Napoli’den Roma’ya yürüyüş gerçekleştirdiler. Ülkede bir darbe olabileceğini düşünen mevcut hükümet istifa etti ve başbakanlığa Mussolini getirildi.1924 yılından itibaren bu seferde Mussolini’ye karşı muhalefet arttı. Bunun üzerine Mussolini mevcut anayasayı kaldırarak yeni bir anayasa ilan etti. Ceza kanununda değişiklik yaparak kendi partisi haricindeki diğer partileri kapattı. Böylece İtalya’da diktatörlük dönemi de başlamış oldu. Mussolini “ Sürekli barış mümkün ne de faydalıdır.Sadece savaş insan enerjisini en yüksek gerilimde tutar ”.diyerek dış politikasının ne üzerine kuracağını da göstermiştir.
İspanya’da 1923’te asker darbe yaparak yönetimi ele geçirdi. 1936 yılında İspanya iç savaşı başladı.Cumhuriyetçiler ile Milliyetçiler arasında süren üç yıllık savaşı Almanya ve İtalya’nın desteklediği General Franco kazandı.
Lozan Barış Anlaşmasıyla uluslar arası alanda bağımsızlığını kazanan Türkiye,1923 -30 yılları arasında Lozan’dan kalan sorunları çözmeye uğraşırken,190-38 arasında ise uluslararası barışa katkı sağlamak ve yaklaşan II. Dünya Savaşı tehlikesine karşı sınırlarını güvence altına almak istemiştir. Dış politikada Atatürk’ün ‘yurtta barış, dünyada barış’ sözünü ilke edinen Türkiye barışçı bir politika izlemeye çalışmıştır.
1930’lardan itibaren Avrupa’da gruplaşmaların belirli bir durum alması uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmeye başladı. Türkiye’nin bölgede yükselen bir güç olduğunu gören Batılı ülkeler, Türkiye’yi Milletler Cemiyeti bünyesine katmak istedi. Bunun üzerine Milletler Cemiyeti Türkiye’yi üyeliğe resmen davet etti.9 Temmuz 1932 yılında Büyük Millet Meclisi Cemiyete katılma kararı aldı.
Lozan Antlaşması ile “Uluslararası Boğazlar Komisyonu”na bırakılmasını kabul eden Türkiye,1930’lardan itibaren yayılmacı bir politika izleyen İtalya’ya karşı bu sorunu ilk defa 1933 yılında toplanan “Londra Silahsızlanma Konferansı” nda dile getirdi. İtalya’nın 1935’te Habeşistan’a saldırması, Almanya’nın daRen Bölgesi’ne asker sevk etmesi üzerine Türkiye Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi konusunda harekete geçti. Bu süreçte de SSCB, Balkan Antantı’na üye olan devletler Türkiye’ye destek verdi. İngiltere ise İtalya’nın amaçlarını bildiği için bu girişimi desteklediğini bildirdi. Türkiye sorunun çözülmesi amacıyla bir konferans yapılmasını istedi. Bunun üzerine 22 Haziran 1936’da İsviçre’nin Montrö kentinde konferans toplandı. Türkiye,Avustralya, İngiltere, Yunanistan, Japonya, Romanya, SSCB, Fransa ve Yugoslavya arasındaMontrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. Buna göre; Boğazlar Komisyonu kaldırılarak Türkiye’ye Boğazlar ve çevresinde asker bulundurma hakkı verildi. Savaş gemilerinin geçişi de Türkiye’nin iznine bırakıldı. Türkiye’nin girmediği bir savaşta ise savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi yasaklandı.
İtalya’nın ve Almanya’nın yayılmacı politikaları karşısında Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Tahran’da Şah’ın yazlık Sadabat Sarayı’nda karşılıklı imzalar atılarak bu pakt kuruldu. Buna göre pakta üye devletler birbirlerine saldırmayacak ve bölgede barış ve istikrarın korunması amacıyla çalışacaklardır. Yapılan bu girişim İslam dünyasında da olumlu karşılandı.1939 tarihinde II. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla pakt önemini yitirdi. Savaştan sonra durum normalleşince İran paktın canlandırılması için tekrar görüşmelere başladı. 1955 yılında Bağdat Paktı’nın kurulmasıyla, Sadabat Paktı önemini iyice yitirdi.1980’de İran-Irak Savaşı’nın çıkmasıyla pakt ömrünü tamamladı.
1935’te Fransa, Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırdı ve İskenderun Sancağı’nı da Suriye’ye bıraktı. Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı. İtalya ve Almanya’nın yayılmacı politikalarını 1936 tarihinde artırmasıyla Fransa Türkiye ile ilişkilerini yumuşatma eğilimine gitti. Fransa sorunu Milletler Cemiyeti’ne götürme teklifinde bulundu. Cemiyet ise İskenderun ve Antakya’nın içişlerinde serbest, dış işlerinde ise Suriye’ye bağlı olması kararını aldı. Daha sonra Fransa ile yapılan müzakereler soncu Hatay’ın toprak bütünlüğünün her iki ülke tarafından korunması kararı alındı ve Türk askeri Hatay’a girdi.
1938 yılında ise her iki ülkenin gözetiminde yapılan seçimler sonucu ‘Hatay Cumhuriyeti’ kuruldu. İlk Cumhurbaşkanı Tayfun Sökmen olurken, Başbakanlığına da Abdurrahman Melek getirildi. Hatay devleti yöneticilerin Türkiye’ye katılma talebi ile toplanan Hatay Millet Meclisi 1939 yılında yaptığı toplantı sonucu Hatay’ın anavatana katılması kararı aldı.23 Temmuz 1939 günü yapılan bir törenle ise Hatay Türkiye’ye katıldı.
Japonya, 1920’li ve 1930’lu yıllarda Uzak Doğu’nun en güçlü devleti oldu. Japonya, 1931’de Mançurya’yı işgal ederek Çin’e yöneldi. Asya’daki faaliyetlerinde serbest kalmak amacıyla, 1933’de Milletler Cemiyetinden; 1934’te Washington Antlaşması’ndan çekildi. Aynı zamanda 1934’te, ‘’Asya, Asyalılarındır.’’ diyerek Batılıların Çin’le olan münasebetlerini kesmelerini istedi. Japonya’nın yayılmacı politikası, Uzak Doğu’da güçler dengesini bozdu. Bu bölgede çıkarları olan İngiltere ve ABD gibi devletler, önce Japonya’nın bu tutumuna tepkisiz kaldı. Ancak Japonya’nın 1937’de Çin’e saldırması üzerine bu devletler Çin’e yardıma başladı. 1938’deJaponya doğu ve orta Çin’in topraklarını ele geçirdi. Batılıların doğu Asya’dan atılmasını öngören ‘’Yeni Düzen’’i ilan etti. Japonya’nın emperyalist tutumu nedeniyle Uzak Doğu, II. Dünya Savaşı’nın cephelerinden biri oldu.
İtalya’nın uzun süreden beri gerçekleştirmek istediği sömürgecilik emelleri, Mussolini ile birlikte ‘’Roma İmparatorluğunun yeniden kuruluşu’’ adı ile milli bir ideal hale geldi. İtalya’nın bu dış politikası rahatsızlık kaynağı oldu. İlk problem Yugoslavya ile yaşandı. ‘’Serbest Şehir’’ olarak bağımsızlık statüsüne kavuşturulanFiume, Mussolini’nin Yugoslavya’ya baskısı sonucunda 1924’te İtalya’ya katıldı.
Milletlerarası bir komisyonda görevli İtalya temsilcisinin Yunanistan’da öldürülmesi üzerine İtalya, Yunanistan’a ait Korfu Adası’nı işgal etti.
1924 yılı sonunda İtalya, Arnavutluk’taki bir iç meseleyi fırsat bilerek ekonomik ve siyasi desteği ileArnavutluk’u nüfuzu altına aldı.
Ayrıca 1931’de Japonya’nın Mançurya’ya saldırması, Almanya’nın Versay şartlarından kurtulma girişimlerine İngiltere ve Fransa’nın tepkisiz kalması İtalya’yı Habeşistan’ın işgali konusunda harekete geçirdi. İtalya’nın1934’te başlattığı Habeşistan saldırısı 1936’da işgalle sonuçlandı. İtalya’nın Habeşistan’a saldırısı ile Almanya, Locarno Antlaşması’nı feshetti. Avrupa’daki mevcut durum bozuldu.
Hitler’le birlikte Alman dış politikası yeniden şekillendi. Bu politikanın ilk hedefi Versay Antlaşması’nın maddelerinden kurtulmaktı. İkinci hedefi Almanya dışında Almanların yaşadıkları toprakları almak ve topraklarını sınır tanımadan genişletmekti.
1 Mart 1935’te Versay Antlaşması’yla Fransa’ya bırakılan Saar Bölgesi, halk oylaması sonucunda Alman yönetimine geçti. Versay’ın getirdiği askeri kısıtlamalardan kurtulmak isteyen Almanya, gizlice silahlanmaya başlayarak Ekim 1933’te Silahsızlanma Konferansı ve Milletler Cemiyetinden çekildi. 1934’ten itibaren kara, deniz ve hava kuvvetlerini güçlendirme çalışmalarını başlattı. Modern silah, araç ve gereç yapımına önem vererek asker sayısını 300 bine çıkardı. Daha sonrada askerliği zorunlu hale getirip asker sayısını 550 bine çıkardı.
Versay Barış Antlaşması’nı tamamen ortadan kaldırmaya kararlı olan Almanya, 7 Mart 1936’da, askerden arındırılan Ren Bölgesi’ne asker gönderdi. Fransa bu durumu kabul etmek zorunda kaldı. Almanya, 13 Mart 1938’de de Avusturya ile birleştiğini ilan ederek burayı ilhak etti.
Çekoslovakya’nın Südetler bölgesinde 3,5 milyon Alman yaşamaktaydı. Burayı ilhak etmek isteyen Hitler’in bu ülkedeki Nazilerin çıkardıkları karışıklıklardan yararlanmak istemesi, iki ülke ilişkilerini bir bunalıma dönüştürdü. Hitler, 28 Mayıs 1938’de Çekoslovakya’yı işgal etme kararı aldı. Ara buluculuk faaliyetlerinin sonuç vermemesi Avrupa’da genel bir savaş ihtimalini ortaya çıkardı. İngiltere’nin önerisi üzerine Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere arasında 29 Eylülde Münih Konferansı toplandı. Bu konferansta Südet, Almanya’ya verilirken Çekoslovakya toprakları İngiltere ve Fransa’nın garantisi altına alındı. Münih Konferansı’na davet edilmeyen ve Çekoslovakya ile ilgili kararlarda kendisine danışılmayan SSCB, Batılı devletlerden uzaklaşıpAlmanya’ya yakınlaştı.
Münih Konferansı’nın ardından 2 Ekimde Polonya, Çekoslovakya’nın Teschen Bölgesi’ni işgal etti.
Münih Konferansı’yla Çekoslovakya’dan Südet bölgesini alan Almanya, 15 Mart 1939’da Prag’a girerekÇekoslovakya’yı işgal etti. Tamamı Almanlardan oluşmayan Çekoslovakya’nın işgaliyle, ‘’Hayat Sahası’’politikası uygulamaya koyuldu. Hitler Memel’i de Litvanya’dan istedi ve imzalanan bir antlaşma ile MemelAlman yönetimine geçti.
Almanya’nın işgallerinden cesaret alan İtalya, 7 Nisanda, 1926’dan beri nüfuzu altında Arnavutluk’u işgal etti. Bu işgal Almanya tarafından desteklenirken İngiltere ve Fransa tarafından sert tepkiyle karşılandı. Alman ve İtalyan ittifakı 22 Mayısta ‘’Çelik Pakt’’ ile pekiştirildi.
Almanya’nın ticari bir anlaşmayla Romanya’yı da nüfuzu altına alması, İngiltere’nin yatıştırma politikasından vazgeçmesinde etkili oldu. Almaya, Versay’la serbest şehir statüsüne geçirilen Danzig’i Polonya’dan istedi. Bu istek kabul edilmeyince Almanya Polonya’yı işgal etmeye karar verdi. Ancak İtalya’nın 1942 yılı sonuna kadar savaşa girmeyeceğini bildirmesi üzerine Almaya SSCB’ye yaklaştı. 23 Ağustosta ‘’SSCB – Almanya Saldırmazlık Paktı’’ imzalandı. Almanya’nın 1 Eylülde Polonya’ya saldırması üzerine İngiltere ve Fransa 3 Eylülde Almanya’ya savaş açtı.
3 Eylül’de Almanya’ya karşı savaş ilan eden Fransa ve İngiltere, hemen savaşa girebilecek güçte değildi. Bu yüzden Mihver Devletler savaşın ilk üç yılı içerisinde müttefiklere karşı üstünlük sağladı. Savaş, Avrupa,Pasifik ve Kuzey Afrika olmak üzere üç cephede cereyan etti.
İngiltere ve Fransa, Alman ekonomisini zayıflatarak savaşın süresini kısaltmak istedi. Bu iki devlet, İsveç’te Norveç yoluyla Almanya’ya gelen kömür cevherinin gelişini durdurmak için Norveç kıyılarını mayınladı. Bunun üzerine Fransa’ya saldırmayı planlayan Almanya, Danimarka ile Norveç’i ele geçirdi. 10 Mayıs 1940’taHollanda, Belçika kısa sürede ele geçirdi. Ardından Almanya Fransa’nın kendileri için oluşturduğu savunma hattını (Maginot Hattı) aşarak Fransa’yı ele geçirdi. 22 Haziranda Almanya ile Fransa ateşkes kararı aldı. Yapılan anlaşma ile Fransa topraklarının büyük bir bölümünü işgal eden Almanya, kalan bölümde de kendi kontrolünde Vichy hükümetini kurdu. Ağustos sonlarında Hitler, İngiltere’ye karşı hava saldırısı başlattıysa da başarılı olamadı. Hitler, hava ve deniz kuvvetleri açısından üstün olan İngiltere’ye karşı başarı kazanmanın zor olduğunu anladı. Hayat sahası için gerekli zenginlikleri doğuda aramaya karar vererekSSCB’yi hedef seçti. Aynı zamanda SSCB’nin Alman hayat sahası içindeki Balkanlar ve Boğazlara doğru genişlemesi ve silahlanması, Almanya’nın çıkarlarına uygun değildi. Finlandiya’nın işgalinde SSCB ordusunun zorlanması Hitler’i saldırı için cesaretlendirdi.
Almanya, SSCB işgalinden önce Balkanlara yönelerek Romanya ve Bulgaristan ile ittifak antlaşmaları yaptı. Kısa sürede Yugoslavya ve Yunanistan’ı ele geçirdi. Daha sonra 22 Haziran 1941’de SSCB’ye saldırarak ‘’Barbarossa’’ harekâtını başlattı. Bu harekâtla 6 ay içinde SSCB’yi teslim almak isteyen Almanya, iklim şartlarından dolayı hedefine ulaşamadı. Buna karşılık iklime alışık Ruslar, Alman hatlarının en ileri uzantılarını durdurarak sınırlı da olsa onları geriletti.
Almanya, 1942 ilkbaharında ikinci saldırıya geçti ise de Moskova düşmedi. Aynı zamanda Almanya güneye doğru yöneldi. Amacı Kafkaslar üzerinden İran’a geçerek petrol kaynaklarını ele geçirmek, Batılıların İran yolu ile SSCB’ye yardımını engellemek ve Hindistan’a ulaşarak Japonya ile birleşmekti. Alman ordusu Mayıs ayında Kırım’ı alarak Kafkaslara girdi ve ‘’Maikop petroller bölgesi’’ düştü. Böylece SSCB’nin kömür ve elektrik kaynaklarının yarısı ele geçirildi. SSCB’nin orduları Stalingrad’a çekildi. 22 Ağustosta Stalingrad’da başlayan ve üç ay süren mücadele, Almanların yenilgisiyle sonuçlandı. Bu yenilgi Mihver Devletler için bir dönüm noktası oldu.
1940’ta Fransa savaş dışı kalırken İtalya’nın savaşa girmesi Akdeniz ve Doğu Afrika’da İngiltere’yi zor durumda bıraktı. Savaşın ilk haftalarında İtalya, Cebelitarık, Malta, İskenderiye ve Süveyş’i; İngiltere iseRodos’u ve İtalya’nın endüstri bölgelerini bombaladı.
Akdeniz’e kesin hâkim olmak isteyen İtalyanlar bu kolay başarıdan sonra İngilizleri tüm Afrika’dan çıkarabileceklerini düşünüp Süveyş harekatına karar verdiler. 1940 Eylülünde İtalyanlar, Trablusgarp üzerinden saldırıya geçerek bir haftada 150 km batısına kadar geldiler. Bu noktada karşı saldırıya geçen İngilizler, beş gün içinde Mısır’dan çıkardığı gibi Mart 1941’de İtalyan işgalindeki Bingazi’yi ele geçirdiler.
İtalya, 31 Mart 1941’de Almanya’nın müdahalesi ile Kuzey Afrika’da yeni bir harekât başlattı. Almanya, bu harekâta büyük önem veriyordu. Plana göre İtalya güneyden; Almanya Kafkaslar ve İran üzerinden Mısır’a gelip Orta Doğu Bölgesi’ni kıskaç içine alacaktı. Japonya’nın, Birmanya ve Hindistan üzerinden İran’a gelmesiyle savaş sona erecekti. Bu yüzden Almanya, bu harekâta hem kara hem de hava kuvvetleri ile destek verdi.
Bingazi, Derne, Tobruk ve Sallum ortak Almanya – İtalya saldırısı ile İngiltere’den alındı. Bu durum üzerine İngilizler karşı saldırıya geçerek Alman – İtalyan kuvvetlerini Mısır ve Libya’dan attıkları gibi Bingazi’ye kadar ilerleyişini de sürdürdü. Bu harekâtla İngiltere İtalya’nın sömürgelerini elinden alırken Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünü ele geçirdi.1943 Mayısına gelindiğinde tüm Alman ve İtalyan birlikleri teslim oldu. Müttefikler 250.000 kadar Mihver askerini tutsak aldılar. Bundan sonra müttefikler Avrupa’ya yöneldi.
9 – 10 Ağustos 1941’de ABD ve İngiltere bir araya gelerek Atlantik Bildirisi’ni yayınladı.
Japonya, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Pasifik bölgesinde ABD ve İngiltere’nin baskısı altında kalmıştı. Japon yöneticiler II. Dünya Savaşı ile bu baskıdan kurtulmak istedi. İlk adım olarak da Hainan Adası’nı ele geçirdi. 1940’ta da Fransa, Almanya’ya yenilince Almanya’nın Vichy hükümetine baskısı sonucu Japonya, Fransa’ya aitÇinhindi’nden stratejik üsler aldı.
Roosevelt, Japonya’ya petrol ambargosu koyarak Japon ekonomisini yıprattı. Bu meseleyi diplomatik yollarla çözemeyen Japonya, 7 Aralık 1941’de ABD’nin Pasifik üstünlüğünü simgeleyen Hawaii takımadalarındanHonolulu’daki deniz ve hava üssü Pearl Harlbour’a saldırdı. Kısa sürede ABD’nin Pasifik Donanması’yla hava filosunun büyük bölümü etkisiz hale getirildi. Bu saldırı üzerine ABD savaşa girmiş oldu. Ancak Japonya’nın ABD’nin Hawaii’deki petrol depolarını vurmaması ve askeri açıdan önemli bir üssü işgal etmemesi, harekâtın stratejik açıdan başarılı olmasını engelledi.
Pasifik Savaşları
1942’te gelindiğinde Almanya Avrupa’da; Japonya Uzak Doğu’da üstünlüğü elinde tutmaktaydı. Japonya, Pearl Harlbour saldırısından sonra güneye doğru yöneldi. ABD’nin Manila; İngiltere’nin ise Singapur ve Hong Kong’ta üslerini ele geçirdi. Nisan 1942’de Japonya, Avustralya’da durduruldu. Mayısta Amerikan ve Japon filoları Mercan Denizi’nde karşılaştı ve Japonya burada yenildi. Savaş sırasında ABD donanmasının toparlandığını gören Japonya, vakit kaybetmeden ABD’nin Midway üssüne saldırı planladı. 4 Haziranda gerçekleştirilen Japonya’nın Midway saldırısı, başarısızlıkla sonuçlandı. Bu gelişme Pasifik’teki savaşın seyrini etkileyecek bir dönüm noktası oldu.
14 – 24 Ocak 1943’te Roosevelt ve Churchill, Kazablanka Konferansı’nda aldıkları kararla ‘’Mihver Devletlerin kayıtsız şartsız teslim alınması’’ için harekete geçtiler.
İtalya’yı Kuzey Afrika’dan atan Müttefikler Avrupa’ya yöneldi. Saldırı için en uygun yer İtalya idi. İngiltere ve ABD’nin bu harekâtı Stalingrad ölçüsünde bir başarı olmamakla beraber Mihver Devletlerin Avrupa’daki yenilmezliği sona erdi. Müttefikler ancak Haziran 1944’te Roma’ya girip 1945 yılının başında Kuzey İtalya’yı ele geçirebildi.
6 Haziran 1944’te Alman işgali altındaki Fransa’ya İngiliz ve ABD birlikleri Normandiya kıyılarından girmeye başladılar. Almanların çok iyi tahkim ettikleri için hiç beklemedikleri Normandiya’dan Müttefik donanması büyük bir çıkartma yaptı. Müttefik birlikleri büyük kayıplara rağmen başarılı oldu ve Fransa’nın güneyinden gelen birliklerle birleşerek 26 Ağustosta Paris’e ulaştı.
Daha sonra gerçekleşen San Francisco Konferansı sırasında 7 Mayıs 1945’te Almanya kayıtsız şartsız teslim olmuş ve Avrupa’da savaş sona ermişti. Bunun üzerine Müttefikler arasında Berlin yakınlarında Potsdam’da ABD, İngiltere ve SSCB arasında 17 Temmuz – 2 Ağustos tarihleri arasında yeni bir konferans toplandı. Bu konferansa SSCB adına Stalin, ABD adına Truman katıldı. İngiltere Başbakanı Churchill ise konferans sürerken ülkesindeki seçimlerde yenilgiye uğrayınca yerini rakibi Attle’ye devretti.
Potsdam Konferansı’nda, Almanya’nın teslim olmasından sonra ortaya çıkan sorunlar, yapılacak olan barış antlaşmalarının temel şartları ve yöntemleri belirlendi. Görüşmelerde Avrupa, Müttefiklerin istekleri doğrultusunda şekillendirildi. Almanya, dört işgal bölgesine ayrılarak ABD,İngiltere, Fransa ve SSCB yönetimine bırakıldı. Ayrıca Almanya için ekonomik ve askeri kısıtlama ve yükümlülükler getirildi. Savaş suçlularının tutuklanmasına ve diğer ülkelerde bulunan Almanların Almanya’ya götürülmesine karar verildi. Avusturya ve başkenti Viyana’nın dört işgal bölgesine ayrılması, İtalya ile koşulları ağır olmayan bir barış anlaşması imzalanması karara bağlandı.
6 Ağustosta Hiroşima’ya atılan ilk atom bombası ile 70.000 kişi, 9 Ağustosta Nagazaki’ye atılan ikinci bomba ile 80.000 kişi öldü. ABD’nin Hiroşima üzerine atom bombası kullanmasının ardından SSCB, 8 Ağustosta Japonya’ya savaş ilan etti ve Mançurya’yı ve 38. enlemin kuzeyindeki Kore topraklarını işgale başladı. Japonya, Nagazaki’nin bombalanması üzerine barış istemişti. Japonya 14 Ağustosta kayıtsız şartsız teslim oldu. 2 Eylül 1945’te ateşkes antlaşması imzalandı ve II. Dünya Savaşı sona erdi.
Savaşın mağlup devletleri İtalya ve Almanya’nın toprakları işgal edildi. Müttefik ordularının denetimi altında başkentleri Berlin ve Viyana da dâhil olmak üzere, Almanya ve Avusturya toprakları dört işgal bölgesine ayrıldı. Savaşın diğer mağlup devletleri Japonya, ABD orduları tarafından işgal edildi.. Avrupa kıtasının yarısına hâkim olan SSCB, savaş sonunda büyük bir güç haline geldi.
Washington’da, 45 ülkenin imzasıyla ‘’Uluslararası Para Fonu’’ (IMF) kuruldu. Ayrıca ‘’Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’’ oluşturularak üye devletlerin yeniden yapılanma ve kalkınma çabalarına maddi destek sağlanması amaçlandı.
Hava saldırıları, karne uygulaması, işgal edilen ülkelerin talan edilmesi, sivil esirlerin öldürülmesi, verem, tifüs gibi hastalıkların yayılması ayrıca Nazilerin üstün ırk yaratma gayesiyle engellileri, Yahudileri, Romanları, Sintileri, ten rengi farklı olanları toplama kamplarında yok etmeleri neticesinde 60 milyona yakın kişi hayatını kaybetti. Bunlardan yaklaşık 21 milyonu SSCB vatandaşı, 13,5 milyonu Çinli, 7 milyonu Alman’dı.
İnsan Hakları İhlalleri
Kasım 1945’ten Ekim 1945’ya kadar Nürnberg’de, uluslararası bir mahkeme tarafından suçlu görülen Nazi Alman yöneticileri, Nazi Partisi siyasi liderleri ve diğer suçlular da mahkeme karşısına çıkarılarak yargılandı. II. Dünya Savaşı’nda yaşananlardan dolayı ‘’Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin sözleşme’’ 9 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edildi. Savaş sırasında işlenen insanlık suçları ‘’soykırım’’ olarak adlandırıldı. Bu kapsama giren suçlar ve suçluların cezalandırılması ile ilgili kararlar alındı. 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Teşkilatı, ‘’İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’’ni kabul etti.
İngiltere, Türkiye’nin kendi yanında savaşa katılması durumunda her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu belirtti. Yunanistan’ın Almanlarca işgali ve Bulgaristan’ın Mihver Devletler safında savaşa girmesi, Türkiye sınırına kadar dayandırdı. Bu gelişmelerden sonra Almanya, Türkiye ile İngiltere’nin yakınlaşmasını önlemeye çalıştı. 18 Haziran 1941’de Almanya ile Türkiye arasında bir saldırmazlık paktı imzalandı. 22 Haziranda Alman ordularının SSCB üzerine saldırıya geçmesiyle Türkiye üzerindeki baskı azaldı.
Almanların Kasım 1942’de Stalingrad yenilgisinden sonra Müttefiklerin Türkiye üzerindeki beklentilerinin artmasıyla İngiltere ve Türkiye 30 Ocak 1943’te Adana Konferansı’nda bir araya geldi. Yapılan Görüşmelerde, Türkiye’nin savaşa katılmak için hazırlıksız olduğu ve özellikle SSCB’nin savaştan galip çıkması halinde duyduğu ciddi endişeler dile getirildi. Bunun üzerine İngiltere ve Türkiye dışişleri bakanları 5-6 Kasım tarihlerinde Kahire’de bir araya geldi. Türkiye Müttefiklerin savaşa girmesi konusundaki teklifleri reddederek savaş dışı kalmayı sürdürdü.
Müttefiklerin isteği üzerine Türkiye’yi savaşa katılma konusunda ikna etmek isteyen Roosevelt ve Churchill,İnönü’yü Kahire’ye davet etti. Böylelikle 4-6 Aralık gerçekleşen Kahire görüşmelerinde İnönü Türkiye’nin ihtiyacı olan silah ve malzemenin sağlanması şartıyla savaşa katılmayı ilke olarak kabul etti. Ancak 1944 yılı başlarında Türk ve İngiliz askeri yetkililerinin Türkiye’nin ihtiyaçlarının tespiti konusundaki çalışmaları sonucu ulaşamamıştır.
Türkiye 23 Şubat 1945’te savaş sonrası düzenin oluşturulacağı San Francisco Konferansı’na katılabilmek ve Yalta Konferansı kararları uyarınca Birleşmiş Milletler Teşkilatının asil üyeleri arasında yer alabilmek için Almanya’ya savaş açtı
Türkiye II. Dünya Savaşı’na fiilen katılmamasına rağmen, savaşın getirdiği ağır ekonomik şartları tümüyle yaşadı.
Savaş yıllarında Türkiye’de izlenen ekonomik politika, büyümeyi ve gelişmeyi hızlandırmak hedefinden ziyademal darlığını hafifletmek, fiyat artışlarını frenlemek, karaborsa ile mücadele etmek ve sosyal adaleti sağlamak gibi hedeflere yönelmiştir. Bu malların yüksek kar elde edilerek satılması mevcut hükümetleri bazı kararlar almak zorunda bıraktı. Yersiz fiyat yükselmelerine engel olmak amacıyla fiyatları yükseltilen maddelere “narh koyma“ bu kararlardan bir tanesiydi. 18 Ocak 1940’ta çıkan ve 1942’de değişikliğe uğrayan “Milli Korunma Kanunu“ alınan tedbirlerin dayanak noktası oldu. Bu kanun ile üretim, dağıtım ve tüketim ilişkileri tümüyle devlet kontrolü altına alındı. Milli Korunma Kanunu’nun 6. Maddesine dayanarak Petrol Ofisi, Et ve Balık Kurumu gibi bazı kurumlar oluşturuldu.
1942’de büyük kentlerde karne uygulamasına geçildi. Ticaret Ofisi ve İaşe Müsteşarlığı gibi yeni kurumlar oluşturuldu. Her ülke savaş zamanlarında az çok görülen karaborsa ve fiyat artışları kent nüfusunu etkiledi.Aşırı ve vergilendirilemeyen kazançlar ile yüksek enflasyon da dikkate alınarak Varlık Vergisi veToprak Mahsulleri Vergisi olmak üzere iki olağanüstü vergi uygulaması getirildi.
Varlık Vergisi Kanunu, 11 Kasım 1942’de kabul edildi. Verginin amacı savaşı fırsata dönüştüren işletmelerin haksız kazançlarının önüne geçmekti. Fakat varlık vergisi uygulamada sermaye sahibi bazı gayrimüslim yurttaşların aleyhine bir takım sonuçlar doğurdu. Yurt içinde ve yurt dışında tartışmalara yol açan vergi uygulaması 15 Mart 1944’te kaldırıldı. Varlık vergisi alınmayan çiftçilerden de 1944’te ayni olarak alınanToprak Mahsulleri Vergisi 1946’da kaldırıldı.
Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntılar sonucunda 1940 ve 1945 yıllarında nüfus artışında azalma görüldü. Ayrıca ‘’II. Beş Yıllık Sanayi Planı“ ise uygulanamadı.
Bu dönemde savaş şartlarına rağmen devlet harcamalarının bir kısmı eğitim ve kültüre ayrıldı. Bir yandanilkokul yapımına hız verilirken diğer taraftan 1940’ta çıkarılan bir kanunla köylülerin kendi yörelerinde ve pratik bilgilerle eğitilmesini öngören Köy Enstitüleri kuruldu.
Şiirde serbest nazımı savunan Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday’ın öncülüğünü yaptığı “Garip Akımı“ bu dönemde ortaya çıktı. Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil ve Sait Faik Abasıyanık bu dönemin önemli şair ve yazarlarındadır.
Ankara Radyosu deneme yayınlarından sonra 1943’te sürekli yayına geçti. Bu dönemde halk müziği derleme çalışmalarının dinleyenlere sunulduğu “Yurttan Sesler’’ programları yapıldı. Sadettin Kaynak başta olmak üzere bazı bestekârlar ise halk türküsü tarzında şarkılar bestelediler. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar,Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ Sözeri gibi dönemin önemli sanatçıları radyo programları ve taş plaklarla kendilerini halka tanıttılar.
Dünya tekrar iki kutba ayrılarak uzun yıllar her alanda birbirlerine üstünlük sağlamak isteyen SSCB ile ABDarasında yaşanacak ‘Soğuk Savaş’ dönemini başlattı. Bu sürecin içinde yer almak istemeyen ve yeni bağımsızlığını kazanan devletler ise Üçüncü Dünya’ya da ‘Bağlantısızlar’ adı verilen bir blokta yer almayı tercih ettiler.
SSCB savaş sonunda ise işgal ettiği bölgelerden çekilmeyerek kendi rejimini yaymaya başladı. Özellikle Bulgaristan, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan ve Romanya’da muhaliflerin tasfiye edilmesini sağlayarak kendine yakın uydu devletler kurdu. Savaş sırasında işgal ettiği Berlin’den ise diğer işgal eden devletler olan İngiltere, Fransa ve ABD’nin baskılarına rağmen çıkmadı. Buda ‘Berlin Buhranı’nın çıkmasına neden oldu. Berlin aylarca SSCB tarafından abluka altına alındı. Bunun üzerine işgalci devletler ise işgal ettikleri bölgeleri birleştirerek Federal Alman Cumhuriyeti’ni kurdu. SSCB ise bu gelişmeler üzerine kendi işgal bölgelerinde kendine bağlı Demokratik Alman Cumhuriyeti’ni kurdu. Çok sayıda kişinin Federal Almanya tarafına geçmesi üzerine SSCB tarafından Berlin Duvarı inşa edildi ve böylece gerginlik sona erdirildi.
Sovyet Rusya’nın destek verdiği Mao Zedong 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdu.
Kore ise Yalta Konferansı’nda alınan bir kararla 38. Enlem sınır olmak kaydıyla Güney ve Kuzey olarak ikiye ayrıldı. 1948’de ABD destekli Güney Kore’de cumhuriyet, SSCB destekli Kuzey Kore’de ise komünist rejim kuruldu.
Küba’da ise Fidel Castro Batista’ya karşı verdiği uzun mücadelelerden sonra kendi hükümetini kurdu. Ancak ABD Fidel Castro hükümetini desteklemedi.
Sovyet Modeline Göre Ekonomik ve Sosyal Düzenin Kurulması
SSCB, Yugoslavya, Romanya, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Fransa ve İtalyakomünist partilerin liderleriyle işbirliği yaparak 1947’de Cominform’u (Kominform) kurdular.
Yine komünist ülkeler 1949 yılında ekonomik işbirliği ve dayanışma amacıyla Comecon’u (Komekon) kurdular. Bu kuruluşa SSCB, Romanya, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Çekoslovakya öncülük ederken daha sonra Arnavutluk, Demokratik Almanya, Moğolistan ve Küba’da katıldı. 1949 yılında ise NATO’nun askeri etkinliklerini artırması sonucu
1955’te SSCB, Arnavutluk, Romanya, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Çekoslovakya veDemokratik Almanya tarafından Varşova Paktı kuruldu.
Moskova’nın tam denetimine girmek istemeyen Yugoslavya Tito’nun önderliğinde SSCB’ye karşı çıkmaya başladı. Bunun üzerine Yugoslavya 1948 yılında Cominform’dan çıkartıldı.
Ekonomik sıkıntılar yaşayan Macar işçileri 1953’te İmre Nagi önderliğinde ayaklandılar. Mecbur kalan SSCB İmre Nagi’yi ülkenin başbakanı olarak atadı.. SSCB İmre Nagi’yi başbakan yapmasına rağmen ayaklanmayı durduramayınca Budapeşte’yi işgal etti.
SSCB – Çekoslovakya İlişkileri
1967’de ise Aleksander Dubcek liderliğinde ‘insancıl komünizm’ hareketi başladı. Bu hareketin amacı,komünist sitemin baskıcı değil insan haklarını esas alarak uygulanmasıydı. Bu hareketi çıkarlarına aykırı bulan SSCB,1968 yılında Çekoslovakya’yı işgal ederek ‘insancıl komünizm’ hareketine son verdi.
ABD başkanı Harry Truman SSCB’nin yayılmacı politikasına karşı ortaya konulan ABD dış politikasında değişikliktir. Buna göre Truman, dünyanın iki bloğa ayrıldığını, SSCB – ABD mücadelesinin başladığını, Avrupa’da eskiden etkin bir devlet olan İngiltere’nin yerini ABD’ye bıraktığını söylemiştir.
SSCB’nin Avrupa’da yayılmacı politikasına karşı İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg bir araya gelerek ‘Batı Avrupa Birliği’ni kurdular. Ancak SSCB’ye güçleri yetmeyen bu devletler ABD’nin bu savunma paktını desteklemesin istediler. Bunun üzerine ABD, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda,Lüksemburg, Danimarka, İzlanda, Norveç, Portekiz, Kanada ve İtalya bir araya gelerek ‘Kuzey Atlantik Savunma Örgütü’nü kurudular. Kuruluşa Türkiye ve Yunanistan 1952 senesinde üye olmuşlardır.
İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Danimarka, Norveç, İsveç, İrlanda veİtalya tarafından 5 Mayıs 1949’da kurulmuştur. Konseyin amacı, üye ülkeler arasında başta ekonomi olmak üzere insan hakları, hukuk, medya, sağlık, eğitim, kültür, spor ve benzeri birçok konuda işbirliği yapmaktır. Konseye Türkiye’de 1949’da üye olmuştur.
Avrupa ülkeleri arsında birlik oluşturmasını amaçlayan bu girişimin öncülüğünü Fransız Dış İşleri bakanıSchuman tarafından 1950’de ortaya atıldı. Schuman Fransız ve Alman kömür ve çelik üretimini denetleyecek bir örgütün kurulmasını istedi. Bunun üzerine Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya ve Federal Almanya bir araya gelerek 1951’de ‘Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. Girişimin başarıya ulaşmasıyla daha geniş bir ekonomik birleşmeyi hedefleyen Avrupa ülkeleri bu seferde 1957 yılında yaptıklarıRoma Antlaşması ile de ‘Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kurdular.
İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour’un 2 Kasım 1917’de Siyonist Federasyonu Başkanı’na gönderdiği mektupla Filistin’de bir Yahudi Devleti’nin kurulduğunu kabul etmesi ve bölgeye Yahudi göçüne izin veren tarihi ‘‘Balfour Deklarasyonu’’ydu. Bu tarihten sonra Filistin’e yüz binlerce Yahudi göç etti. II. Dünya Savaşı’nda bu sorun 1947 yılında Birleşmiş Milletlere götürüldü. Birleşmiş Milletler ise yaptığı toplantı sonrasında Filistin topraklarında iki devletli bir yapının oluşturulmasını ve Kudüs’ünde tarafsız bir şehir olması kararını verdi. İngiltere’nin 1948’de Filistin üzerindeki mandasını kaldırmasıyla Yahudiler İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan ettiler. Bu devleti ilk tanıyan devlet ise ABD oldu.
NOT: İsrail Devleti’nin ilk tanıyan devlet ABD, ilk tanıyan Müslüman ülke Türkiye, ilk tanıyan Arap devleti iseMısır olmuştur.
Mısır devlet başkanı Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini açıklamasıyla Süveyş Krizi ortaya çıktı. Bölgenin SSCB’nin kontrolüne girmesini istemeyen ABD başkanı Eisenhower 5 Ocak 1957 yılında Amerikan Kongresi’nde tarihe ‘Eisenhower Doktrini’ diye geçecek olan isteklerini kabul ettirdi. Buna göre doktrinin amacı; Orta Doğu ülkelerine ekonomik ve askeri yardım yapma, bölgeye olası bir saldırı SSCB saldırısına karşı ABD askerlerini bölgeye göndermekti. Bu doktrini kabul eden ve yararlanan ülkeler ise; Türkiye,Lübnan, Afganistan, Irak, Mısır, Tunus, Fas, Pakistan ve İsrail olurken, Suudi Arabistan, Mısır,Suriye, Ürdün ise doktrine tepki gösterdi.
ABD Uzakdoğu’da etkinliğini artırabilmek amacıyla Tayland, Filipinler, Pakistan, ABD, Fransa, İngiltere,Yeni Zelanda, Avustralya ile birlikte Güney Doğu Asya Anlaşma Teşkilatı’nı (SEATO) kurdu.
19.yüzyıldan beri İngiltere’nin sömürgesinde olan Hindistan’daki ilk bağımsızlık ayaklanmaları 1917’deMahatma Gandhi’nin önderliğinde başladı. Bu durum Hindistan’daki Müslümanları da cesaretlendirdi ve 23 Mart 1940’ta toplanan ‘Müslümanlar Birliği Cemiyeti Kongresi’ sonucunda Muhammed Ali Cinnah’ın önderliğinde Hindistan’dan ayrı Pakistan Devleti’nin kurulması kararı alındı. Bunun üzerine İngiltere 1946’da Hint Yarımadası’nda Hindistan ve Pakistan adıyla yeni iki dominyon devlet kurulduğunu açıkladı.1947 yılında da İngilizlerin bölgeden askerlerini çekmesiyle Hint Yarımadası’nda bağımsız bir Hindistan ve Pakistandevletleri kuruldu.
Bölge ülkeleri Soğuk Savaş döneminde ekonomik ve ticari alanda işbirliği yapmak için ASEAN’ı (Güneydoğu Asya Milletleri Birliği ) kurdular. 1967 yılında kurulan bu teşkilatın kurucu üyeleri; Filipinler,Tayland, Malezya, Endonezya ve Singapur’dur.
. Türkiye’nin BM’nin oluşturduğu Kore Savaşı’na asker göndermesi, savaşta Türk askerlerinin üstün cesareti, Türkiye’nin stratejik konumu, NATO’nun SSCB’ye yakın olan Türkiye’de üs kurma düşüncesisonucunda 15 Eylül 1951’de NATO Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya girmesine karar verdi. TBMM’de 18 Şubat 1952 tarihinde NATO’ya girişini onayladı.
Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan’ın 2 Şubat 1953’te “Dostluk ve İşbirliği Antlaşması”nı imzalamasıyla Balkan Paktı kuruldu. Paktın amacı ise; üye ülkeler arasında ekonomik ve kültürel işbirliğini geliştirmek, sorunları barışçıl yollarla çözmek, ortak savunma konusunda işbirliği yapmaktı.
24 Şubat 1955’te Türkiye – Irak arasında imzalanarak bu pakt kuruldu. Paktın amacı; Orta Doğu’da yaşanan istikrarsız ortamda savunma ve güvenliği sağlamaktı. Daha sonra bu Pakta İngiltere, İran vePakistan’da katıldı.1958’de Irak’ta krallık rejiminin yıkılması sonucu, Irak Pakt’tan ayrıldı. Irak’ın ayrılmasıyla Paktın merkezi Ankara’ya taşındı. 1959’da ise adı ‘Merkezi Antlaşma Örgütü’ ( CENTO ) olarak değiştirildi. 20 yıl devam eden bu örgütten İran ve Pakistan’ın ayrılması sonucu Pakt fiilen sona erdi
22 Mayıs 1950’de Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildi. Başbakan iseAdnan Menderes oldu. Bu dönemde memurlara hafta sonu tatilleri ücretli hale getirilmesi, işçilere sendikalaşma hakkının verilmesi, genel af çıkarılması, Marshall yardımlarının alınması, NATO’ya üye olunması ve ekonomik büyümenin gerçekleşmesi sonucunda Demokrat Parti 1954’te yapılan seçimlerden % 58,4 oy alarak yeniden birinci parti olarak çıktı.
1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle ekonomide;
4.Ünite YUMUŞAMA DÖNEMİ
Doğu ve Batı bloklarının gerginliğini azaltmak amacıyla karşılıklı görüşmelerin başladığı döneme “Yumuşama(Detant)” denir. Yumuşama Dönemi’ne geçilmesinin en önemli nedeni SSCB ve ABD’nin nükleer silahlanma yarışında eşit hale gelmesi ve dünyanın olası bir nükleer saldırıya hedef hale gelmesidir. Bu sebeple ABD Başkanı John Kennedy ile SSCB Başkanı Nikita Kruşçev 1961 senesinde bir araya gelerek “Yumuşama Dönemi’’ni başlattılar.
1 Japonya’da yapılan Dünya Şampiyonası’nda ABD’li masa tenisçileri (ping-pong) Çin’in davet etmesi ve ardından da ABD’nin Çin’e uyguladığı ticari ambargoyu kaldırması iki devlet arasındaki ilişkileri geliştirdi. Bunun üzerine Çin daha önce ayrıldığı BM’ye tekrar üye oldu.
1969 yılında ABD ile SSCB Helsinki’de bir araya gelerek “Stratejik Silahları Azaltma Görüşmeleri’’
( SALT – I )’ni başlattılar. Sadece savunma füzelerinin sınırlandırılması için yapılan görüşmeler sonucu 1972’de Moskova’da “SALT-I Antlaşması” imzalandı. 1979’da Viyana’da imzalan “SALT-II Antlaşması” SSCB’nin Afganistan’ı işgali nedeniyle uygulanamadı.
Her iki blok arasında başlayan yumuşama dönemini fırsat bilen diğer Avrupa ülkeleri iki blok arasındaki sorunların çözümü için Helsinki’de bir araya geldiler. Yapılan görüşmeler sonucu “Helsinki Nihai Senedi”imzalandı. Buna göre;
SSCB 1962 yılında Küba’ya füzelerini yerleştirmeye başladı. Bunun üzerine her iki taraf arasında yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamayınca ABD Küba Kıyılarına savaş gemilerini gönderdi. Ancak nükleer savaş ihtimaline karşı her iki ülkede geri adım atmak zorunda kaldı. Bunun üzerine SSCB Küba’dakifüzelerini, ABD ise Türkiye’de bulunan Jüpiter füzelerini sökme kararı aldı.
SSCB’nin kontrolündeki Kuzey Vietnam, Güney Vietnam’a saldırdı. Bunun üzerine Güney Vietnam ABD’den yardım istedi. ABD’de 1965’te Kuzey Vietnam’ı bombalayarak savaşı başlattı. Vietnamlılar karşısında büyük kayıplar verilmesi ABD’de büyük tartışmalara ve protestolara neden oldu. Protesto edenler arasında Vietnam Savaşı sırasında askere çağrılan Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali’de bulunmaktaydı. Muhammed Ali “Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım.” diyerek askere gitmeyi reddetti. Kamuoyu baskıları karşısında zor durumda kalan ABD 1968 yılında Paris’te Kuzey Vietnam ile barış görüşmelerine başladı. Yeni başkan olan Nixon ABD askerlerini Vietnam’dan çıkarma kararı aldı. 1973’te “Vietnam Barışı” imzalanarak savaş sona erdi. 1975’te ise Kuzey Vietnam, Güney Vietnam’ı ele geçirerek birleşik “Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti”ni kurdular.
Hindistan ile Pakistan’ın kuruldukları andan itibaren birbirleriyle yaşadıkları en önemli sorundur. Çoğunluğu Müslüman olan bu bölgenin yönetimini elinde tutan Keşmir Mihracesi burayı Hindistan’a verince1948 yılında iki ülke ilk kez savaştı. 1966’da SSCB’nin aracılığında “Taşkent Deklarasyonu” imzalanarak her iki devlet savaş öncesi sınırlarına geri döndü.
1973 yılında Afganistan’da Cumhuriyet ilan edildi. SSCB’nin de destek vermesiyle ülkede sosyalist bir hükümet kuruldu. Bunun üzerine SSCB 1979’da Afganistan’ı, mevcut hükümeti koruma adına işgal etti. Bu olay tüm dünyada kınandı. ABD bu gelişme üzerine SALT-II Antlaşması’nı onaylamaktan vazgeçti. 1988’de Cenevre’de yapılan görüşmeler sonucu SSCB,1989’da Afganistan’dan askerlerini geri çekti.
Doğu ve Batı Bloklarının dışında kalan ülkeler kendilerini “Bağlantısızlar”, “Üçüncü Dünya Ülkeleri” veya “Tarafsızlar” olarak ifade etti. Bu hareketin liderliğini Hindistan, Mısır ve Yugoslavya üstlendi. Bunun üzerine 1955’te yeni kurulan ve sömürgeciliğe karşı başarı elde eden 24 ülke Endonezya’nın Bandung kentinde bir araya geldiler. Amaçları her iki blokun dışında kalmayı sürdürerek bu iki süper gücün karşısında varlıklarını korumaktı. Yapılan konferans sonucu “barış içinde bir arada yaşamanın beş ilkesi” belirlendi. Buna ilkeler; siyasi bağımsızlık, askeri ittifaklara katılmama, kendi topraklarında başka devletlere askeri üs kurma izni vermeme, ikili ittifaklara girmeme ve sömürgeciliğe karşıbaşlatılan milli kurtuluş savaşlarına destek vermedir.
1948 – 49 ( Arap – İsrail Savaşı ): Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak birleşerek yeni kurulan İsrail’e saldırdı. Savaşı İsrail kazandı. “Mülteci Sorunu” ortaya çıktı. İsrail’i ABD, SSCB ve İngiltere destekledi.
1956 ( Mısır – İsrail Savaşı ): Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi sonucu ortaya çıktı. İngilizlerin ve Fransızların kışkırtması sonucu İsrail Mısır’a saldırdı. İngiltere ve Fransa durumdan faydalanıp Süveyşi işgal edince ABD ve SSCB’nin tepkisiyle geri adım atmak zorunda kaldı. Savaşı İsrail kazandı. SSCB bu süreçte Mısır’ın yanında yer aldı. Ortadoğu’da SSCB – ABD mücadelesi başladı.
1967 ( Arap – İsrail ( 6 Gün ) Savaşı): Mısır’ın Akabe Körfezini İsrail’e kapatması ve Filistin Kurtuluş Örgütü’ne yardım etmesi sonucu ortaya çıktı. Mısır, Ürdün ve Suriye İsrail’e yenildi. İsrail bu savaş sonucunda Suriye’ye ait Golan Tepelerini, Doğu Kudüs’ü, Sina Yarımadası’nı ve Gazze’yi ele geçirdi. SSCB bu süreçte Arap ülkelerini destekleyerek bölgedeki gücünü artırırken ABD’ye giderek tepkiler artmaya başladı.
1973 ( Yom Kippur Savaşı ) : Mısır ve Suriye 1967 yılında kaybettikleri toprakları geri almak için İsrail’e saldırdı. Savaşı yine İsrail kazandı. Ancak buna rağmen Mısır, ABD’nin de İsrail’e baskı yapması sonucu Sina Yarımadası’nın bir kısmını İsrail’den geri aldı ve Süveyş Kanalı’nda tek hâkim devlet oldu. Bu süreçte ABD’ni yine İsrail’in yanında tavır takınması üzerine Arap ülkeleri Batılı devletlere petrol ambargosu koyarak “1973 Petrol Krizi”ni ortaya çıkardılar.
1973’te Arap – İsrail savaşlarına son vermek ve bölgedeki eski itibarını kazanmak isteyen ABD, Dış işleri Bakanı Henry Kissinger’i bölge barışını sağlamak için görevlendirdi. Kissinger barışın sağlanabilmesi için defalarca İsrail ve Arap ülkelerini ziyaret etti. “Mekik Diplomasi” adı verilen bu süreç sonucun Mısır ile İsrail arasında savaş sona erdirilerek 17 Eylül 1978’de Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile İsrail Devlet BaşkanıMenahem Begin arasında “Camp David Antlaşması” imzalandı. Böylece Mısır, İsrail’i tanıyan ilk Arap ülkesi oldu.
1969 senesinde İsrail’in işgalinde bulunan Kudüs’teki El – Aksa Camisi’nin kundaklanması ve caminin yakılmak istenmesi üzerine Ürdün Kralı Hüseyin’in önerisi ile Arap devletlerinin dışişleri bakanları Kahire’de toplanarak “İslam Zirvesi” yapılmasına karar verdiler. Bu karar doğrultusunda Fas’ın başkenti Rabat’ta aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 24 ülkenin katılımıyla “İslam Zirvesi” toplandı. Kuruluşun ismi 2012yılında “İslam İşbirliği Teşkilatı”( İİT ) olarak değiştirildi. Örgütün Genel Sekreterliğini 2005’ten 2014 kadar Türk kökenli Ekmeleddin İhsanoğlu yapmıştır
( OPEC )”nı kurdular. Kuruluşun amacı; petrol fiyatlarını yüksek seviyelere çıkarmaktı. Bu amaçlarına da 1970 senelerinde ulaştılar. Yine bu dönemlerde ortaya çıkan 1967 Arap- İsrail Savaşı’ndan sonra da petrolü İsrail’e karşı siyasi bir silah olarak kullanmak isteyen Arap ülkeleri de bir araya gelerek “Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Teşkilatı ( OAPEC) ”nı kurdular. Ancak OAPEC başarılı olamadı.
1958’de yapılan bir askeri müdahale sonucu ülkede monarşi rejimi yıkılarak cumhuriyet ilan edildi. Sosyalist bir sistemle birleşik bir laik bir Arap toplumu hedefleyen Baas Partisi 1968’de Irak’ta yönetimde söz sahibi oldu.
1928’ten itibaren İran’ı yöneten Pehlevi Hanedanlığının uygulamaları halk tarafından benimsenmemişti. Batı İran’ın amacı ise Basra Körfezi’ne ve su yollarına egemen olmaktı. Halkın uygulamalara karşı başlattığı protestoların yönetim tarafından dikkate alınmaması ayaklanmaya sebep oldu. 1978’de sürgündeki lider Ayetullah Humeyni’nin ülkeye dönmesiyle İran İslam Cumhuriyeti kuruldu.
İran-Irak Savaşı’nda Suriye ve Libya İran’ı; diğer Arap devletleri ise Irak’ı desteklediler.
BM’nin kararı ile 6 Ağustos 1988’de ateşkes gerçekleşti ve savaş sona erdi. Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgal etmesi ve ABD’nin bu işgale müdahale ihtimalinin ortaya çıkması üzerine Irak işgal ettiği İran topraklarından çekildi. Böylece İran kaybettiği toprakları geri aldı.
Sekiz yıl gibi uzun süren bir savaş sonucunda iki ülkeden yaklaşık bir milyon insan hayatını kaybetti.
NOT: Bu savaşta Irak’ı destekleyen ABD’nin savaş sırasında çıkarı için İran’a da silah sattığı ortaya çıktı. Tarihe “İrangate Olayı” olarak geçen bu olay sonucunda Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Yarbay Oliver Northsuçlu bulunurken, dönemin ABD Başkanı Reagan’ın suçunun olmadığı sonucuna varıldı.
1- Ekonomi
Dünya ekonomisindeki büyümeye bağlı olarak talep fazlası ürünlerin pazarlama ihtiyacı reklam sektörününönemini artırdı. Uydu teknolojisi sayesinde de televizyon programları uluslararası bir boyut kazandı. İlk kez “1964 Tokyo Olimpiyatları” canlı televizyon yayını ile tüm dünyaya ulaştırıldı.
2- Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler
SSCB’nin 1957’de ilk uzay aracı olan Sputnik’i uzaya fırlatmasından bir yıl sonra ABD, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesini (NASA) kurarak ilk uydusunu uzaya gönderdi. 1961’de Rus kozmonot Yuri Gagarin, Vostok-1 uzay aracı ile ilk kez uzaya giden insan oldu. 1962’de ABD aynı şekilde karşılık vererek uzayda rekabet hızlandırdı. 1969’da ise Amerikalı astronot Neil Armstrong’un aya inmesi ile ABD uzay yarışında liderliği ele geçirdi.
Savaş yıllarında yapılan bilgisayar geliştirilerek 1970’te kişisel bilgisayar üretildi. 1978’de üretilenAPPLE’ın fabrikalarda kullanılmasıyla bilgisayar, sanayi alanına girmiş oldu. 1969 yılında ilk olarak ABD’de bilim adamları arasındaki iletişimi sağlamak maksadı ile deneme niteliğinde olan “ARPANET” ABD’deki bütün üniversitelerin araştırma kuruluşlarının bilgisayarlarını bünyesinde toplayarak büyüdü.
3- Kültürel Hayat
Müzik alanında 1950’lerde ortaya çıkan “Rock And Roll” tarzı bu dönemde de etkisini sürdürmüştür.Heavy Metal müzik türü ve bu türün temsilcisi olan Rolling Stones grubu döneme damgasını vurmuştur.1951 yılından itibaren yapılan Akdeniz Oyunlarının tamamına katılan Türkiye, 1974’de düzenlenen altıncı Akdeniz Oyunlarına İzmir’de ev sahipliği yaptı.
Türkiye’nin Soğuk Savaş Döneminde Batı ittifakına dâhil olarak bu doğrultuda dış politika izlediği belirtilmiştir. Bu dönemde Kıbrıs, Ege sorunları, Orta Doğu’da Arap–İsrail Savaşları ve Ermeni terörüTürk dış politikasının belirlenmesinde etkili olmuştur.
Kıbrıs’taki Rumlar, İngiliz yönetimi altındayken Adayı Yunanistan’a katma idealleri (Enosis) doğrultusunda faaliyetlerde bulundular. Yunanistan ise, 1951’de Kıbrıs’ın kendisine verilmesi için İngiltere’ye resmen başvurdu. Bu girişimi olumsuz karşılanan Yunanistan, 1954’te Kıbrıs sorununu BM’ye taşıyarak meseleyi uluslararası bir konu haline getirdi. Bu gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda harekete geçmesinde önemli rol oynadı. Böylece Kıbrıs sorunu, Türk dış politikasının en önemli konularından birisi haline geldi.
1960’tan önce Yunanistan’ın Kıbrıs konusundaki isteklerinin BM tarafından reddedilmesi üzerine Rumlar,Kıbrıs’ta EOKA yer altı örgütünü kurarak önce İngilizler, sonra da Türklere yönelik tedhiş hareketlerine başladılar. Bu örgütün amacı: İngiltere’yi Kıbrıs’tan atmak, Türkleri imha etmek ve Enosis’igerçekleştirmekti. 1959’da Türkiye ve Yunanistan başbakanları Zürih’te bir araya gelerek Kıbrıs anlaşmazlığını çözümlemek için görüşmelere başladılar. 11 Şubat 1959’da Kıbrıs’ta bağımsız bir cumhuriyet kurulması kararı alınarak Zürih Antlaşması yapıldı. Daha sonra Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Londra’da bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nin kurulmasına karar verildi ve Londra Antlaşması imzalandı.
Zürih ve Londra Anlaşmaları doğrultusunda 16 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi.Cumhurbaşkanlığına Rum lider Makarios, yardımcılığına da Türk lider Dr. Fazıl Küçük getirildi.
Kıbrıs’ta sağlanan barış ortamı uzun sürmedi. Yunanistan’ın asker ve silah göndererek desteklediği EOKA,Türklere karşı tedhiş hareketlerine devam etti. Kıbrıs Türkleri de bu faaliyetlere 1955’te kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) vasıtasıyla karşı koymaya çalıştı. 24 Aralıkta “Kanlı Noel” denilen ve 24 Türk’ün şehit edildiği olay üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde ilk uyarı uçuşunu yaptı.
1964’te Yunanistan’ın Ada’ya daha çok asker ve silah göndermesi Rum çetelerinin saldırıya geçmesi Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararı almasına yol açtı. Ancak bu kararın uygulanmasını istemeyen ABD Başkanı Johnson, yazdığı mektupla Türkiye’yi kararından vazgeçirmeye çalıştı.
1966 yılında ise Patris Gazetesi’nde yayınlanan bir habere göre; Türk halkının ani bir şekilde yok edilerek ve Ada’nın Kıbrıs’a bağlanacağı Akritas Planı planı ortaya çıktı.
Ancak Enosis’in hemen gerçekleşmesini isteyen EOKA üyeleri Yunanistan’dan aldıkları destekle 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı bir darbe gerçekleştirdi. EOKA üyeleri Nikos Sampson’u Cumhurbaşkanlığına getirirken “Kıbrıs Elen Cumhuriyeti” ilan ettiler.
Türkiye oluşan bu ani gelişme sonrası darbenin Yunan müdahalesi olduğunu belirterek garanti antlaşmasının kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak Enosis’e engel olmak, adada barışı yeniden kurmak ve bölgedekiTürklerin güvenliğini sağlamak amacıyla 20 Temmuz 1974’te “Kıbrıs Barış Harekâtı”nı başlattı. ABD ise bu harekâtı gerekçe göstererek Türkiye’ye yapmakta olduğu ekonomik yardımları kesti ve Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya başladı. Bunun üzerine Türkiye 1969’da ABD ile yapılan “Savunma ve İşbirliği Antlaşması”nı fesh etti ve ülkede bulunan tüm ABD üs ve tesislerine el koydu.1978’de ABD ambargoyu kaldırınca ilişkiler tekrar normalleşti.
Harekât sonunda Türkler adanın kuzeyinde, Rumlar ise adanın güneyine yerleşti. Yapılan görüşmelerden de bir sonuç alınamayınca 1975’te Rauf Denktaş’ın liderliğinde “Kıbrıs Türk Federe Devleti” kuruldu. Ancak BM Genel Kurulu 1983 yılında yaptıkları bir toplantı sonrasından Kıbrıs Rumlarını “Kıbrıs Hükümeti” olarak tanıma kararı aldı. Bu gelişmeler üzerine Türkiye 15 Kasım 1983’te “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ni kurdu
Ege Adaları Meselesi
Yunanistan II.Dünya Savaşı’nda sonra Ege’de bulunan tüm adalara sahip olup Ege Denizi’ne tamamen sahip olmak istemesi sonucu bu sorun ortaya çıktı.Bu sorunlar Ege adalarını silahlandırılması,kıta sahanlığı,karasularının 12 mile çıkarılması ve Fır hattı ( Ege Hava Sahası) ’dır.
Yunanistan Ege Adaları’nı NATO tatbikatları kapsamın aldırarak silahlandırma faaliyetlerine yasal dayanak aramıştır. Özellikle Limni Adası’nın bu tatbikatlarda kullanılmasını NATO’dan istemesine Türkiye tepki göstermiş ve Limni’nin statüsünün değiştirilemeyeceğini belirtmiştir.
Kıta Sahanlığı; karasularının bittiği yerden başlayan ve denizaltından devam eden ve kıyıya sahip olan her devletin 200 deniz milini aşmayacak şekilde belirlenmiş kara devamına denir. Yunanistan’ın bölgede petrol arama çalışmalarına başlaması ve bu petrol çalışması yapılacak bölgenin Türkiye karasularına kadar gelmesi ilişkileri gerginleştirdi. 1976’da Türkiye’nin Sismik-I adlı araştırma gemisi ile Ege Denizi’nde bir araştırma yapması üzerine Yunanistan konuyu BM Güvenlik Konseyi ve Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na götürdü. Bunun üzerine her iki ülke temsilcilerinin katılımıyla “Bern Deklarasyonu” imzalandı. Buna göre her iki devlet kıta sahanlığı ile ilgili hiçbir girişimde bulunmamayı kabul etti.
Lozan Barış Antlaşması’nda 3 mil olarak kabul edilen kara suları genişliği 1936 senesinde Yunanistan tarafından 6 mile çıkarılmıştır. Ancak Yunanistan’ın 6 milden 12 mile çıkarma isteğini ise Türkiye ise savaş nedeni saymıştır. Çünkü bu sayede uluslararası sularında bir kısmı Yunanistan’ın olacak böylece Boğazlar ve Batı Anadolu Yunan tehdidine açık hale gelecekti.
1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında bu sorun ortaya çıkmıştır. Türkiye bu harekât sırasında NOTAM (Havacılara İhbar Bildirimi ) sonucunda kendine ait yeni bir FIR hattı oluşturdu. Buna göre Türkiye yönüne uçan her uçak Türk kıyılarına 50 mil kala durumunu ve uçuş planını Türk yetkililerine bildirmek zorundaydı. Yunanistan ise Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Ege Denizi’ni “tehlikeli bölge” ilan ederek hava sahasını tüm uçuşlara kapattığını açıkladı. Ancak bu karardan her iki ülkede zarar görünce 1977’te yapılan görüşmelere sonucu her iki ülkenin daha önce aldığı kararlar geçersiz sayıldı ve Ege hava sahası trafiğe tekrar açıldı.
Türkiye içinde azınlık statüsünü kabul etmeyen Ermeniler, Ermeni diasporası ve bazı politik çevreler sözde soykırımı dünyaya tanıtmak ve bunu Türkiye’ye kabul ettirmek, Türkiye’den tazminat ve toprak almak ve en sonunda da büyük Ermenistan hedeflerine ulaşabilmek için ‘’ASALA’’ adı verilen ‘’Ermenistan Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu’’nu kurdular. Bu örgüt ilk eylemini 1973’te Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Bayder ve yardımcısı Bahadır Demir’i şehit ederek yaptı. Bu olaydan sonra örgüt Türkiye’nin dış temsilcilerini ve diplomatlarını şehit etmeye devam etti. 1994’e kadar 35 diplomatımız ASALA tarafından şehit edildi.
NOT: Ermeniler 4T olarak adlandırılan bir plan doğrultusunda hareket ettiler. Buna göre sözde Ermeni soykırımı dünya devletleri tarafından tanınacak, bu iddiaları daha sonra Türkiye’nin de tanınmasısağlanacak, sonra sözde soykırımda ölenler için Türkiye’den tazminat alınacak ve en sonunda da bölgeden göç eden Ermenilerin toprakları kendilerine iade edilecek.
TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR (1960 – 1983)
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’ye karşı bir takım subaylar 27 Mayıs 1960 yılında hükümete karşı askeri müdahalede bulundu. Bu müdahale sonucu Meclis kapandı, siyasi partilerin faaliyetleri askıya alındı. Birçok milletvekili, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı yargılandı. Bu yargılama sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi.
Bu darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi ülkede tekrar anayasa yapmak için ülkenin farklı kesimlerinden ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın da yardımıyla yeni bir anayasa hazırlandı. Kurucu Meclis tarafından hazırlanan bu anayasa 1961de yapılan halk oylaması sonucu kabul edildi.
Anayasa’nın yürürlüğe girmesiyle siyasi parti faaliyetleri de tekrar başladı. 15 Ekim 1961’de darbe sonucu yapılan ilk seçimlere CHP(Cumhuriyet Halk Partisi), AP (Adalet Partisi), CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) ve YTP (Yeni Türkiye Partisi) katıldı. Seçimleri çok az bir oy farkı ile Adalet Partisi önünde CHP kazandı. Ancak CHP daha önceki yıllar gibi tek başına iktidar olamadı.
1965 seçimlerini ise Adalet Partisi kazandı. Süleyman Demirel’in Başbakanlığı başladı. Ancak DP iktidarının önü bu seferde 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasına kadar devam etti. Askerin siyasete müdahalesi sonucu Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Bunun üzerine Nihat Erim başbakanlığında geniş tabanlı bir hükümet kuruldu. 1973 yılında yapılan seçimlerde ise hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamadı. 25 Aralık 1973’te ise İsmet İnönü vefat etti ve devlet töreniyle Anıtkabir’e defnedildi.Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Eylül 1980’de ülke yönetimine el koydu.
Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren kendi başkanlığında üst düzey komutanlardan oluşan Milli Güvenlik Konseyi’ni (MGK) oluşturdu. Bülent Ulusu’nun başkanlığında ise bir hükümet (Bakanlar Kurulu) kuruldu. Prof. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında ise hazırlanan anayasa 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edildi. 6 Kasım 1983’te Anavatan Partisi (ANAP), Halkçı Parti (HP) ve Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP)’nin katıldığı seçimlerden ANAP birinci parti çıktı ve Turgut Özal başkanlığında tek başına iktidar ANAP oldu.
1960’tan itibaren planlı ve kalkınmayı hedef alan bir ekonomi modeli benimsendi. Bu planların hazırlanması ve hükümete danışmanlık yapılaması amacıyla da Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu.1970’lerden itibaren ise enflasyonun yükselmesi ve alınan dış borçlarının ödenememesi, siyasi iktidarsızlıklar, 1973 petrol krizi, 1974 Amerikan ambargosu ve yurtdışında yaşayan işçi vatandaşlarımızdan gelen döviz miktarının azalması ekonomik gerilemeye neden oldu. Birçok tüketim malı karaborsaya düştü. Türk lirası değerini kaybetti. Bunun üzerine serbest piyasa ekonomisine geçişi sağlamak amacıyla 24 Ocak kararları ilan edildi.
V.Ünite Küreselleşen Dünya
, Ocak 1987’de açıklık ve yeniden yapılanma programlarıyla, komünist iktidarın tepki çeken baskıcılığını, demokratik bazı uygulamalarla halk egemenliğine yaklaştırmak için glasnostu, kasım ayında ise ekonomik yapıda radikal değişikliklerle ülke ekonomisini canlandırmayı, ekonomiye yeni bir dinamizm kazandırmak içinperestroikayı açıkladı.
NOT: 26 Kasım 1983’te ABD ile SSCB nükleer savaşın eşiğinden döndü. Moskova yakınlarında bulunanSerpukhov-15 istasyonunda Rus füze erken uyarı sistemi ABD tarafından beş adet kıtalararası balistik füze gönderildiğini tespit etti. Ancak bu uyarının hata olduğunu anlayan Stanislav Petrov adındaki komutan herhangi bir girişimde bulunmadı. İlerleyen saatlerde bu olayın güneş ışığı yansımasından kaynaklandığı anlaşıldı. Petrov dünyayı olası bir nükleer savaşın eşiğinden döndürdüğü için 2004 yılında kendisine “Dünya Vatandaşı” ödülü verildi.
Gorbaçov, SSCB içindeki Letonya, Estonya ve Litvanya’da başlayan bağımsızlık hareketlerine çözüm bulmak için Aralık 1990’da “Egemen Devletler Birliği Antlaşması” fikrini ortaya attı. Buna göre SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerdeki bağımsızlık ilanlarına karşı Gorbaçov’un gerekli tedbirleri almadığını düşünen ve bu antlaşmaya karşı olan ordu içindeki bazı komutanlar, bakanlar ve KGB liderinin aralarında bulunduğu bir grup, 18 Ağustos 1991 günü Gorbaçov’a karşı bir darbe yaptı.
Ortaya çıkan bu karışıklıklardan yararlanan SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerin tamamına yakını bağımsızlıklarını ilan etti ve SSCB yıkıldı. Devlet Başkanlığı görevine bir süre daha devam eden Gorbaçov, 25 Aralık 1991’de bu görevinden de istifa etti ve yerine Boris Yeltsin geçti.
ABD ile SSCB arasında var olan “Dehşet Dengesi” sona erdi. Bu devletlerden Çekoslovakya hiçbir çatışma olmadan “Kadife Devrim” adı verilen bir gelişmeyle Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrıldı.
. 1996’da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın “Şanghay Beşlisi” adı ile kurdukları iş birliği yapılanması 2001’de Özbekistan’ın da katılımıyla “Şanghay iş Birliği Örgütü” adını aldı.
Azerbaycan 1918’de Mehmet Emin Resulzade önderliğinde bağımsızlığını ilan etmelerine rağmen kısa bir süre sonra SSCB yönetimine girmiştir. Ebulfeyz Elçibey’in önderliğinde “Halk Cephesi” adıyla bir teşkilat kuruldu. SSCB’nin dağılmasından sonra 1991’de yeniden bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ı ilk tanıyan ülkeTürkiye oldu. 1993’te cumhurbaşkanı olan Haydar Aliyev’in “Biz bir millet, iki devletiz.” sözleri Türk-Azeri ilişkilerine egemen olmuştur. Mehmet Emin Resulzade, Bahtiyar Vahapzade gibi birçok ünlü şair ve yazar yetişmiştir.
1985’ten sonra SSCB’deki iç gelişmelerinden faydalanan Ermenistan, Karabağ’ı kendisine bağlamak istemiştir. Azerilerden silahlar toplanırken Ermenistan Meclisi bu kararnameyi kendi topraklarında uygulamamıştır. Azerilerin tamamen silahsız kalması üzerine Karabağ, Ermenistan tarafından işgal edildi. Hocalı başta olmak üzere birçok kentte çok sayıda sivil öldürülmüş veya göçe zorlanmıştır.
Gorbaçov tarafından Kazakistan’ın başına getirilen Nursultan Nazarbayev, SSCB’nin dağılmasından sonra1991’de bağımsızlığını ilan etti. Kazakistan’ı tanıyan ilk devlet Türkiye oldu. Kazakistan, 1991’deSemey Nükleer Deneme Alanı’nı kapatarak dünya tarihinde ilk defa gönüllü olarak kendi nükleer silah deposundan vazgeçen ülke olmuştur.
1990 sonbaharında yapılan seçimlerde Askar Akayev cumhurbaşkanı seçildi. Şubat 1991’de başkentFrunze’nin adı Bişkek (devrim öncesi adı) olarak değiştirildi. SSCB’nin dağılması üzerine 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Türkiye, Kırgızistan’ı bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir. Kırgızistan’ın yetiştirdiği ve bütün dünyada tanınan önemli bir yazar olan Cengiz Aytmatov’un romanları ülkemizde de büyük ilgi görmektedir.
NOT: Kırgızistan’da 2005 senesinde başlayan “Lale Devrimi” sonucunda Askar Akayev görevini bırakmak zorunda kalmıştır.2011 yılından itibaren ise Kırgızistan’daki Cumhurbaşkanlığı görevini “Almazbek Atambayev” yürütmektedir.
SSCB’nin dağılması üzerine, 31 Ağustos 1991’de Özbekistan bağımsızlığını ilan etti ve Kerimov, cumhurbaşkanı seçildi. 2013 yılı itibari ile de Cumhurbaşkanlığı görevini İslam Kerimov sürdürmektedir.
1985’te ise Türkmenistan Komünist Partisi Başkanlığına Saparmurad Niyazov getirildi. Türkmenler arasındaki kabileciliği ortadan kaldırıp birliği sağlayan Niyazov, Türkmen dilinin resmi dil olmasını sağladı. Türkmenistan 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke ise Türkiye oldu.
NOT: Saparmurad Niyazov’un 2006 yılında vefat etmesinden sonra yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleriniGurbangulı Berdimuhammedov kazanmıştır ve 2015 yılı itibariyle de bu görevini sürdürmektedir.
Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), SSCB’nin dağılmasının ardından 21 Aralık 1991’de “Almatı Zirvesi” sonucu Azerbaycan, Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Moldova, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Ukrayna’nın katılımı ile kurulmuştur. Daha sonra ise Aralık 1993’teGürcistan katılmıştır. Ancak Gürcistan, 2008 Güney Osetya Savaşı sonrasında Meclis kararı ile 15 Ağustos 2008’de BDT’den ayrılmıştır.
TiKA (Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı)
TiKA, 24 Ocak 1992’de başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere; gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle ekonomik, teknik, sosyo-kültürel ve eğitim alanlarında iş birliğini geliştirmek, ülkelerin kalkınma ihtiyaç ve hedeflerini, yapılabilecek iş birliği ve yardım konularını belirlemek, gerekli program ve projeleri hazırlamak için kurulmuştur. Pazar ekonomisine geçiş çabalarını desteklemek, TiKA’nın görev ve sorumluluklarındandır.
1989’da Demokratik Almanya’nın kendi vatandaşlarına ülkeden çıkış vizesi vermesi üzerine on binlerce kişinin Batılı ülkelerin büyükelçiliklerine sığındı. Demokratik Almanya’daki özgürlük isteyen halk hareketleri sonunda 9 Kasımda Berlin Duvarı geçişlere açıldı ve 14 Ocak 1990’dan sonra da yıkılmaya başlandı. 3 Ekim 1990’daiki Almanya resmen birleşti.
Avrupa Ekonomik Topluluğundan (AET) Avrupa Birliğine (AB)
1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile “Avrupa Ekonomik Topluluğu” adını alan birliğin politikalarının başarıya ulaşması sonucunda 1972’de üye sayısı altıdan dokuza çıktı.
7 Şubat 1992’de imzalanan ve Kasım 1993’te yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, “Avrupa Birliği” adını aldı. Avrupa Birliği 1 Temmuz 2013 itibariyle Hırvatistan’ın da birliğe katılması ile üye sayısını yirmi sekize yükseltmiştir.
Hollanda’nın Maastricht kentinde imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması’nda (Maastricht Antlaşması), Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) aşamaları, bu aşamalarda izlenecek ekonomik ve parasal politikalarla bu politikaların uygulanması için gerekli kurumsal değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler çerçevesinde, üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesi için, “Maastricht Kriterleri” olarak adlandırılan yakınlaşma kriterleri tespit edilmiş ve bunlara uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar belirlenmiştir. Bu kriterler şunlardır:
22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde da adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce aday ülkeler; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlık hakları ve işleyen bir piyasa ekonomisi alanlarında belirli bir seviyeye gelmiş olmalıdırlar. AB, bu kriterlere uygun gördüğü birçok Doğu Avrupa ülkesini özellikle 2004 yılından sonra tam üyeliğe almıştır.
Doğu Blokunun yıkılmasından sonra şan Doğu Avrupa ülkeleri NATO’ya girerek güvenlik sorunlarını çözmekle beraber ABD ve Batılı ülkelerle siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendirmeyi amaçlamışlardır. Bu amaçla Ocak 1999’da ilan edilen “Barış İçin Ortaklık (BiO)” adıyla bir ortaklık programı uygulamaya konularak NATO ile yakınlaşmaları ve farklı tarihlerde üye olma imkânı sağlanmıştır. Ancak Makedonya’nın üyeliği Yunanistantarafından, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin de üyeliği Türkiye tarafından veto edilmiştir.
Türkiye, Temmuz 1959’da Topluluğa tam üyelik için başvurmuştur. AET tarafından verilen cevapta, Türkiye’nin kalkınma düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı bildirilmiş ve tam üyelik şartları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmişti. Bu gelişmeler sonucunda 12 Eylül 1963’te “Ankara Anlaşması” imzalanmıştır. Ancak Ankara Anlaşması, geçiş dönemi hükümleri ve tarafların üstleneceği yükümlülükleri belirten Katma Protokol (1973) öngörüldüğü şekilde uygulanamamıştır.
AB ile başlangıçta sadece ekonomik olan sorunlar, Yunanistan’ın 1980’de Topluluğa tam üye olması ile siyasi boyut da kazanmıştır. Çünkü AB’ye üyeliğin kabulü için oybirliği şartı aranmaktadır. Türkiye ile arasındaki sorunların kendi politikasına uygun şekilde çözümü için Yunanistan’ın veto hakkını bir koz olarak kullanması sonucu Topluluk ile Türkiye arasındaki ilişkiler dondurularak mali iş birliğine son verilmiştir.
Türkiye, 14 Nisan 1987’de tekrar AB’ye tam üyelik müracaatında bulunmuştur. AB Komisyonu tarafından 1989’da verilen cevapta, Türkiye’nin AB’ye üyelik konusundaki ehliyeti kabul edilmekle birlikte, gelecekteki genişleme sürecine kadar beklenmesi ve Gümrük Birliği sürecinin tamamlanması önerilmiştir. Yapılan müzakereler sonunda Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Avrupa Birliği, 1993 Kopenhag Zirve Toplantısı’nda 12-13 Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg’da yapılan Avrupa Birliği Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyeliğe ehliyeti bir kez daha teyit edilmiştir. 15-16 Haziran 1998tarihinde gerçekleşen AB “Cardiff Zirvesi” Sonuç Belgesi’nin genişleme ile ilgili bölümünde, adayların tam üyeliğe hazırlanma durumunu incelemek üzere kurulmuş olan gözden geçirme mekanizmasına Türkiye de dâhil edilmiştir. Belgede ayrıca, Komisyon tarafından Türkiye’yi tam üyeliğe hazırlamak için sunulan “Avrupa Stratejisi” onaylanmıştır. AB Komisyonunun 1999’da açıkladığı raporda, Türkiye tam üyeliğe aday gösterilmiş ve ülkemize de somut bir “Katılma Ortaklığı Stratejisi” önerilmiştir.10–11 Aralık 1999tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye, oy birliği ile Avrupa Birliğine aday ülke olarak kabul edilmiştir. Bu süreçte Türkiye AB fonları tarafından finansı sağlananSocrates( Genel Eğitim),Leonardo da Vinci ( Mesleki Eğitim ), Hayat Boyu Öğrenme (LLP ) ve Gençlik ( Youthbin Action) Programlarına tam üye olarak katılarak ülkemizde bununla ilgili “Ulusal Ajans” adı verilen bir yapılanmayı gerçekleştirmiştir.
1945’te yapılan seçimleri kazanan Tito, Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti’ni kurarak ülkedeki krallık yönetimine son verdi. Yugoslavya; Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan,Makedonya Federal Cumhuriyetleri ile Voyvodina ve Kosova özerk bölgelerinden oluşturuldu. 1974 Anayasası ile Tito ömür boyu devlet başkanı seçildi. Tito’nun 1980’de ölümünden sonra Aralık 1987’de Slobodan Miloşeviç’in bir darbeyle Sırp Komünist Partisinin başına geçmesi ile Avrupa’nın 4. büyük ordusu olan Yugoslavya Federal Ordusu (JNA), Sırpların kontrolüne geçti. Buna karşılık Slovenya Cumhuriyeti Parlamentosu 7 Haziran 1989’da Slovenya halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesi yönünde karar alarak 2 Temmuz 1990’da da bağımsızlığını ilan etti. Bunu Hırvatistan Parlamentosunun bağımsızlık kararı takip etti. Böylece Yugoslavya’da parçalanma süreci başlamış oldu. Aynı yıl içinde Makedonya ve Bosna-Hersek de bağımsızlıklarını ilan edince Yugoslavya’ya oluş turan altı devletten dördü; Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek devletten ayrılmış oldu.
Bosna-Hersek’in bağımsızlık kararı 29 Şubat 1992’de, Bosnalı Sırpların seçimi boykot etmelerine rağmen referandumla onaylandı. 6 Nisan’da da AT Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanıdı. Bu durumu kabul etmeyen Sırbistan, “Büyük Sırbistan” hayalini gerçekleştirebilmek için yanındaki milis grupları da silahlandırarak silahsız Boşnaklara karşı savaş başlattı. Temmuz 1995’te General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçleri, daha önce BM Güvenlik Konseyi tarafından “güvenli bölge” ilan edilmiş olan Serebrenika’yı işgal etti ve binlerce sivili topluca katletti. Bu gelişme üzerine NATO harekete geçerek 30 Ağustos 1995’te Sırp hedeflerine yönelik kapsamlı hava operasyonları başlattı. Üç hafta süren bu harekât sonucunda Sırplar ateşkes yapmayı kabul etti. 14 Aralık 1995’te Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franyo Tucman ve eski Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı “Bilge Lider” lakaplıAliya İzzetbegoviç tarafından “Dayton Antlaşması” imzalanarak Bosna Savaşı sona erdi.
Irak, borçlarını ödeyebilmek, sanayileşmesini sürdürmek ve askeri yönden yeniden güçlenebilmek için, Kuveyt’in günlük limitten fazla petrol çıkararak kendisini zarara uğrattığı iddiasını öne sürerek bu devletten 24 milyar dolar istedi. Bu isteklerin kabul edilmemesi üzerine Irak birlikleri, 2 Ağustos 1990 günü Basra Körfezi’nin doğusunu ve Kuveyt’teki zengin petrol yataklarını ele geçirerek bölgede daha etkili olma amacıyla Kuveyt’i işgal etti. Kuveyt’in işgali Irak’ı kendileri için bir tehdit unsuru olarak gören İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere bölge ülkelerinin politikalarıyla da uyuşmuyordu. Bu nedenlerle Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan “Körfez Krizi”, aynı zamanda bir dünya sorunu hâline geldi.Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesini sağlamak amacıyla Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulan koalisyon güçlerine ABD ve Avrupa devletlerinin yanında Mısır, Bahreyn, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye gibi Arap ülkeleri de destek verdi. BM Güvenlik Konseyi kararına göre koalisyon güçleri 17 Ocak’ta hava saldırısına başladı. Bu saldırılar sonucu Irak, askeri gücünün büyük bölümünü kaybetti.
Mayıs 1991’de, 36. paralelin kuzeyini kontrol altında tutmak ve Irak’ın ateşkes koşullarına uyup uymadığını kontrol etmek için uluslararası “Çekiç Güç” kuruldu. Merkezi Türkiye’deki İncirlik Üssü olan bu güç;Amerikan, İngiliz, Fransız ve Türk hava birliklerinden oluşuyordu. 20 Mart 2003’de ABD ve İngiltere Irak’a saldırı başlattı.ABD ve İngiliz kuvvetleri 9-10 Nisan’da Bağdat’a girdi. Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 30 Aralık 2006’da idam edildi. Yapılan uzun çalışmalar sonucunda 13 Temmuz 2003’te “Geçici Irak Yönetim Konseyi” oluşturuldu ve seçimler 30 Ocak 2005’te yapıldı. Celal Talabani cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükümetin kurulmasının ardından Ekim ayında anayasa referanduma sunuldu ve kabul edildi. Koalisyon askerleri ise 2003’ten beri işgal ettikleri Irak’tan 31 Aralık 2011 tarihinde geri çekildi ve Körfez Savaşı resmen sona erdi.
Filistin’deki örgütler İsrail’e karşı 1964’te Yaser Arafat önderliğinde ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı atında birleştiler. a BM, 1974’te FKÖ’yü Filistin’in tek temsilcisi olarak tanıdı. Filistin topraklarında FKÖ’nün yönlendirmesiyle İsrail’e karşı “ayaklanma” (intifada) başladı. Ancak İsrail’in insan hakları ihlalleri dünyada yankı uyandırdı ve İsrail’i uluslar arası kamuoyunda zor durumda bıraktı. 14 Kasım 1988’deFilistin Ulusal Konseyi tarafından “Bağımsız Filistin Devleti” ilan edildi. 1989’da Yaser Arafat FKÖ merkez konseyi tarafından Filistin Devlet Başkanlığına seçildi. 1993’te “Oslo Görüşmeleri” sonunda ise FKÖ İsrail’i, İsrail’de FKÖ’yü Filistin halkının temsilcisi olarak tanıdı.
İsrail’in BM Güvenlik Konseyi kararlarını ve dünya kamuoyunun tepkisini dikkate almayarak, 2004’te Gazze’ye saldırılarını yeniden başlattı.“Refah Operasyonu” adı verilen saldırılar Yaser Arafat’ın ölümü sonrasında Filistin Devlet Başkanı olan Mahmut Abbas tarafından İsrail’le ateşkes imzalanması ile son buldu. Yapılan anlaşmaya göre İsrail 2005’te Gazze’deki 21 ve Batı Şeria’da ki dört yerleşim yerinden çekilmeyi tamamladı.
2007 sonlarında İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözüm esasına dayanan “Anna Polis” toplantısı yapıldıysa da sonuç alınamadı. 2008 sonlarında İsrail’in muhalif Filistinli örgütleri gerekçe göstererek Gazze üzerine başlattığı saldırılarda çoğunluğu sivil, yüzlerce insan hayatını kaybetti. İsrail son olarak 31 Mayıs 2011tarihinde Gazze’ye yardım malzemesi götüren “Mavi Marmara” adlı bir bandıralı gemiye uluslar arası sularda askeri operasyon yaparak 9 Türk vatandaşını şehit etti. Tüm dünya tarafından kınanan bu olay sonrası İsrail ile Türkiye ilişkileri koptu. İsrail bu olaydan iki yıl sonra (22.03.2013) Türkiye’den resmen özür diledi ve şehit olanların yakınlarına da tazminat ödemeyi kabul etti.
Afganistan’da Şubat 1989’da SSCB birliklerinin çekilmesinden sonra bu durumdan yararlanan Molla Muhammet Ömer liderliğindeki Taliban (öğrenciler) grubu, 1996’da Kâbil merkez olmak üzere ülkenin yaklaşık % 70’ini kontrolü altına alarak İslam Devletini kurdu. Taliban yönetimine karşı olanlar da Ahmet Şah Mesut liderliğinde ülkenin kuzeyinde toplanarak “Kuzey İttifakı” adı altında örgütlendi.
11 Eylül 2001’de ABD’nin Newyork şehrindeki “Dünya Ticaret Merkezi”ne (İkiz Kuleler) ve ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) terör saldırısında bulunuldu. ABD bu saldırılardan sorumlu tuttuğu terör örgütü liderinin Afganistan’da bulunduğunu iddia ederek 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’a hava taarruzu başlattı. Hava operasyonları karşısında çaresiz kalan Taliban yönetimi Kasım 2001’de yönetimden uzaklaştırıldı. Afganistan’da Taliban yönetimi yıkılarak yerine Hamid Karzai liderliğindeki hükümet, 22 Aralık 2001’de göreve başladı. Bu hükümetin ülkede güvenliği sağlamasına destek olarak BM Güvenlik Konseyi tarafından Türkiye’nin de aktif rol aldığı “Uluslararası Güvenlik Destek Gücü” (ISAF) kuruldu.
4.Orta Doğu’da Su Sorunu
Orta Doğu’nun başlıca su kaynakları: Dicle, Fırat, Asi, Şeria ve Nil nehirleridir.
1970’li yılların başlarından itibaren Türkiye’nin GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi)’ı uygulamak üzere çalışmalara başlaması, Dicle ve Fırat nehirlerinden yararlanan Suriye ve Irak tarafından tepkiyle karşılandı. Bu gelişme Suriye ve Irak başta olmak üzere Arap devletlerinin sert tepkisi ile karşılandı. Böylece Dicle ve Fırat’ın sularının kullanımı ve paylaşılmasından doğan “su sorunu” ortaya çıktı. Türkiye ise, Fırat Nehri’nden, Suriye’ye saniyede 500 metreküp su bırakmayı kabul etti. Ayrıca Fırat ve Dicle’nin suyunu Arap Yarımadası’na kadar akıtacak “Barış Suyu Projesi”ni ortaya attı. Türkiye’nin su sorununu aşmaya yönelik çalışmaları Suriye’nin paylaşım stratejisi nedeniyle bir sonuç vermedi. Ayrıca Fırat Nehri üzerinde “Birecik Barajı”nın yapılmaya başlanması Suriye’nin, Dicle üzerinde “Ilısu Barajı”nın yapılması Suriye ve Irak’ın tepkilerine sebep oldu.
Günümüzde insanları etkileyen, bilimsel alanda devrim niteliğindeki en önemli gelişme “nanoteknoloji”dir. Bu çalışmalar sonucunda ise 1996’da “Dolly” adı verilen koyun kopyalandı. Ülkemizde de 2007 yılında “Oyalı” adı verilen ilk koyun kopyalandı.
1986’daki Çernobil kazası çevre sorunlarına duyarlılığı arttırmıştır.
TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GENEL ÖZELLİKLERİ
2000’li yıllara girilirken Türkiye-Rusya ilişkileri hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Şu anda Rusya, Rus doğal gazını Karadeniz’in altından döşenen bir boru hattıyla Samsun’a ulaştıran “Mavi Akım Projesi”nden dolayıTürkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülke hâline gelmiştir.
Bu süreçte Türkiye ve Azerbaycan’ın siyasi, ekonomik ve stratejik açıdan ortak menfaatlere sahip olması iki ülkeyi yakınlaştırmıştır. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı, 2005’te tamamlanarak faaliyete geçmiştir.
Arap Baharı diye adlandırılan ve ilk olarak Tunus’ta başlayıp sonra tüm Arap dünyasına yayılan isyan ve gösteriler Suriye’ye de sıçradı. Özellikle Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ın halkın demokratik taleplerine karşı bir girişimde bulunmaması nedeniyle ülkede 2011 yılından itibaren iç savaş ortaya çıktı. Yüz binlerce Suriyeli bu iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığındı. Bu gelişme 2013 yılı itibariyle Suriye ile aramızdaki en önemli sorunu oluşturmaktadır.
Türkiye, İsrail’in kuruluşundan itibaren ilişkilerini Arap ülkelerini de dikkate alarak sınırlı bir düzeyde tutmuştu. 2000’li yıllarda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını Türkiye’nin “devlet terörü” olarak nitelendirmesi, İsrail’in Kuzey Irak’taki oluşumu desteklemesi ve 30 Ocak 2009 tarihinde Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında yaşanan söz düellosu (One Minute Olayı ) ve 31 Mayıs 2011 tarihinde Gazze’ye yardım malzemesi götüren “Mavi Marmara” adlı insani yardım gemisine açık sularda askeri operasyon yapılması Türkiye-İsrail ilişkilerini bozmuştur.
17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerden birisi Türkiye’dir. 1980-1990 arasında Bulgaristan’da sayıları 1,5 milyonu bulan ve ülke nüfusunun % 15’ini teşkil eden Türk azınlığın, isimlerini zorla değiştirmek yoluyla Bulgarlaştırmaya (asimilasyon) tabi tutulması Bulgaristan’la ilişkilerimizde önemli bir sorun olmuştur. 1985 Şubatında, Türkiye’nin yapılanlara tepki göstermesi 1989 Haziranında Türkiye soydaşlarımızı kabule hazır olduğunu açıklayınca 300 bin soydaşımız Türkiye’ye göç etti. Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’yle ilgili sorunlar, azınlıklar ve Kıbrıs sorunu uzun yıllardan beri devam etmekteydi. Buna ek olarak Ocak 1996’da Ege Denizi’ndeki Kardak Kayalıkları yüzünden Türkiye ve Yunanistan savaşın eşiğine kadar gelmiştir. Türkiye ile Yunanistan arasında uzun yıllardır devam eden Batı Trakya sorunu bu dönemde de devam etmiştir. Yunanistan Batı Trakya’da yaşayanlar “Türk değil Müslüman azınlıktır.” tezini savunmaya devam etmiş ve Türklerin eğitim, kültür, siyaset, ibadet vb. alanlardaki sorunları çözülememiştir. 26 Ocak 1990’da Batı Trakya Türkleri liderlerinden Dr. Sadık Ahmet’in “Türk” kelimesini kullanması yüzünden yargılanıp cezalandırılması Türkler tarafından protesto edildi.
Kıbrıs sorununun çözümü için BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın taraflara sunduğu plana göre: Kurulacak Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki bakanlıkların en az üçte biri Türklerden oluşacak, devlet başkanlığı ve başbakanlık makamları on ayda bir Türkler ve Rumlar arasında değişecekti. Annan Planı uzun müzakerelerden sonra taraflarca kabul edilerek Nisan 2004’te referanduma sunulmuştur. Bu plana Türkler (% 65) evet derken, Rumlar (% 76) hayır oyu kullandılar. Buna rağmen Mart 2008’de alınan bir kararla iki tarafı birbirinden ayıran Lokmacı Sınır Kapısı açılmıştır.
Türkiye Kore (ilk), Somali, Bosna-Hersek, Adriyatik Denizi, Arnavutluk, Kosova, Afganistan ve Lübnan’a asker göndermiştir.
1987’de yapılan referandum ile 12 Eylül askerî müdahalesi sonucunda siyaset yasağı konan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in siyasi yasakları kalktı. Kasım 1987 seçimlerinden ANAP yine birinci parti olarak çıktı.31 Ekim 1989’da TBMM kararıyla cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın yerine Yıldırım Akbulut başbakan oldu. Turgut Özal’ın 1993 yılında ölümü ile Süleyman Demirel cumhurbaşkanı oldu. Süleyman Demirel’in yerine Tansu Çiller DYP genel başkanı ve Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu. AB ile “Gümrük Birliği Anlaşması” imzalandı.1995 ile 2001 yılları arasında Türkiye’yi Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükümetleri yönetti. Bu dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliğini sağlamak için önemli çalışmalar yapılırken hazırlanan “Ulusal Program” çerçevesinde AB’ye uyum yasaları çıkarıldı. Mayıs 2000’de Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçildi. 2002, 2007 ve 2011’de yapılan seçimlerde tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin kurduğu hükümet ülkeyi yönetmektedir.
1980’li yıllarda arabesk müziğin de etkisiyle nispeten durgun bir dönem geçiren Türk Pop Müziği, Sezen Aksu, Erol Evgin ve Barış Manço gibi isimlerle birlikte 1990’dan sonra özellikle gençler tarafından ilgiyle takip edilmiştir. Tarkan ile daha geniş kitlelere ulaşan Türk Pop Müziği, Sertab Erener’in 2003 yılındaEurovision Şarkı Yarışması’nı kazanmasıyla uluslararası alanda da önemli bir başarı kazanmıştır. Mazhar-Fuat-Özkan (MFÖ) müzik grubu da halkın yoğun ilgisini çekmiştir.
Türkiye’de ilk renkli televizyon yayını 1984’te başladı. 1990’da ilk özel televizyon kanalının açıldı. Bu dönemde çekilen birçok yerli film, beğeni ile izlendi ve uluslararası film festivallerinde ödüller aldı. Nuri Bilge Ceylan“Üç Maymun” adlı filmiyle Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü aldı gibi film Oscar ödüllerine de aday gösterilmiştir.
Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması edebiyat alanında en önemli uluslararası başarı olmuştur. Bu dönemde ülkemizde görülen toplumsal gelişmelerin en önemlilerinden biri de eğitim alanında olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığının başlattığı “Haydi kızlar okula”, “Ana-kız okuldayız” ve sivil toplum kuruluşlarının başlattığı kampanyalar sayesinde kız çocukların ve kadınların eğitime daha fazla katılmaları sağlanmıştır.
1993 yılında Türkiye’de ODTÜ’den ilk internet bağlantısının kurulması ve bilgisayar kullanıcılarının sayısının hızla artması, özellikle genç nüfus üzerinde çok etkili oldu. Türk sporu 1980’lerin sonlarından itibaren uluslararası alanda büyük başarılar elde etmiştir. Naim Süleymanoğlu’nun 1988 Seul Olimpiyatları’nda altın madalya kazanmasıyla başlayan süreç, birçok branşta olimpiyat madalyaları kazanılmasıyla devam etmiştir. En çok altın madalya Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu başta olmak üzere halterci sporcular tarafından kazanılmıştır.1992 Barselona Olimpiyat Oyunlarında Mehmet Akif Pirim grekoromen güreşte 24 yıl aradan sonra şampiyon olmuştur. 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda Türkiye son 36 yılın en başarılı sonucunu elde ederek, oyunları 4 altın, 1 gümüş ve 1 bronz madalyayla kapadı..Türk Millî Futbol Takımının 2002 Dünya Şampiyonası’nda ve 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda 3. olması millî takım düzeyinde en önemli başarılardır.
Kyoto Protokolü
Küresel ısınma sorunun çözümü için “BM iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi”ne (BMYDÇS) bir ek niteliğindeki “Kyoto Protokolü” hazırlanmıştır. Aralık 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlayan Protokol, Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.2012 yılında yapılan bir toplantı ile de protokolün süresi 2020’ye kadar uzatılmıştır. Türkiye ise bu protokolü 13.05.2009 imzalamıştır.
Çevre kirliliğini genel olarak hava, su, toprak ve gürültü kirliliği olarak sınıflandırabiliriz. Yeryüzündeki su kaynaklarının ancak % 1’i kullanılabilir tatlı su kaynağıdır. Son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle dünyada meydana gelen kuraklık, su kaynaklarının çok daha fazla önem kazanmasını sağladı.
1981’de ABD’de keşfedilen, cinsel ilişki ve kan yoluyla bulaşan bir hastalık olan AIDS için hâlen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi yoktur.
İlk olarak 1944’te Kırım’da tanımlandığı için Kırım Kanamalı Ateşi adı verilen hastalık, 1956’da Kongo’da da ortaya çıkınca “Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi” adını aldı. Kenelerden bulaşan Nairovirüs adı verilen bu virüsün sebep olduğu hastalık 2002’den itibaren Türkiye’de de görülmeye başlandı.
Kanatlı hayvanlarda toplu ölümlere yol açan ve H5N1 virüsünün insanlarda meydana getirdiği hastalığa “kuş gribi” adı verilmiştir.
İlk defa 2003’te Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’da saptanan SARS’ın nedeni henüz bilinmemektedir. Hastalığın temel yayılma yolu öksürüktür.
Karaciğerde meydana gelen iltihabi reaksiyon Türkiye’de yaygın olarak sarılık olarak tanımlanır. Ancak ülkemizde de hepatit denilince yaygın olarak hepatit B anlaşılır.
Hastalığa sebep olan parazitin dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır.
A(H1N1) adı verilen virüsün neden olduğu hastalık domuz gribi olarak adlandırılmaktadır. Bu şekilde adlandırılmasının sebebi, hastalığa sebep olan virüsün domuzlarda görülen grip virüslerine çok benzemesidir.