ÖYP’nin kaldırılması üzerine Kariyermemur.com o çok konuşulan CARİ Alım Sürecini yazdı.
Birçoğumuzun henüz aşina olmadığı “CARİ” kadroların hakları ve alım yöntemleri hakkında da bilgi vereceğim. Nasılsa bundan sonra önümüzde bu görünüyor. Ayrıca öyp nin kaldırılması hususuna hem bir arş.gör. olarak üniversiteler açısından, hemde sizler açısından bakmaya çalışacağım
Öncelikle birkaç saat içerisinde ününe ün katan Cari Alıma bakarsak, cari alım dediğimiz şey temel olarak üniversitenin alınacak araştırma görevlisini kendisinin seçmesidir. Örneğin X üniversitesinin İstatistik bölümüne 1 araştırma görevlisi alınacaktır diye ilan çıkarılır. Bu ilan YÖK’ün web sitesinde herkese yayınlanır. Evraklarınızı gönderirsiniz. Başvuranlar ALES, OKUL ORTALAMASI ve YDS puanlarına göre sıralamaya dizilir. Kadro sayısının 10 katı kadar kişi (yani bu örnekte 1×10=10 kişi) en üstten seçilir ve sınava çağırılır. günü geldiğinde sizi YAZILI SINAVA alırlar. Sözlü sınavla araştırma görevlisi hiç alındığını görmedim caride. Bu yazılı sınavı yerine göre 3-5 öğretim üyesinden oluşan bir jüri tarafından yapılır, örneğin her biri 2 soru yazıyor ve adaylar bu soruları cevaplıyor. Yani burada da ales, ortalama ve yds puanlarınız önemli..
Cari alım kadroları geçmişte gördüklerime dayanarak söylemem gerekirse lisans mezunlarına açılan cari kadro ben görmedim varsa da azdır. genelde yüksek lisans ve doktora ÖĞRENCİLERİNE yönelik açılır. yüksek lisans mezunlarına yönelik de açılabilir tabi. ancak öğrencilerin şansı daha fazla.
ayrıca öyp de olduğu gibi çeşitli alanlarda “alan dışı” alım yapılabilir. ama bu kadrolarda yine o alanda yüksek lisans yapıyor/yapmış olmak şartı aranacaktır.
Atandıktan sonraki süreçlere bakarsak, aslında ÖYP’den bir farkı yok.. ancak şunu belirtelim mevzuat gereği CARİ ATAMAYA BAŞVURMAK İÇİN EN AZ 50 DİL PUANINIZ OLMASI GEREKMEKTE. Yani öyp’de olduğu gibi önce atanalım efendim sonra kursa gidelim 65 alalım alamazsak işten atılalım falan gibi bir durum yok. Zaten bana sorarsanız bu çok saçma bir uygulama. Bu şekilde madur olan birçok kişi oldu. Öyp nin en saçma şeylerinden biri de buydu. Adamı alıyorsun maaşını veriyorsun o kişi senin için o şehirde düzen kuruyor işe girdim diye seviniyor hadi sonra 65 alamayınca işten atıyorsun. Eğer 65 puan önemliyse baştan 65”i olmayan kişinin başvurusunu almazsın ama insanlara o işten atılma korkusunu da yaşatmazsın. Nitekim cari alımlarda aynen böyle. 50 puanınız yoksa başvurunuz geri çeviriliyor.
Dil kursu yok zaten onu söyledim. Kalan şeyler de ÖYP ile tamamen aynı. Örneğin işte atandığınız yerde yüksek lisans varsa başlıyorsunuz, yoksa başka bir yere gidiyorsunuz. Tabi bir güzel senedimizi de imzalayarak gidiyoruz. Yani senet olayı sadece öyp’de olan bir şey değil. Cari araştırma görevlileri de başka üniversitelere görevlendirme alırlarsa senet imzalarlar ve döndüklerinde zorunlu hizmetleri olur.
Zaten cari alım ile ÖYP alımları HER İKİSİ DE, 2547 sayılı YÖK kanununun 33A maddesi uyarınca atandığı için temel olarak aynı haklara sahipler. Atandıktan sonra yani…
Hayır kesinlikle iyi olmadı ve şahsen bana sürpriz oldu. Peki neden iyi olmadı? ÖYP aslında gerçekten üniversitelerin isteyeceği ve benimseyeceği bir program değil, ancak sadece belirli puanlara göre alım yapması gibi nedenlerle objektif bir seçenek sunuyordu. En büyük avantajı buydu. Ayrıca merkezi (YÖK) atama yapıldığından dolayı üniversiteler bu duruma hiçbir müdahale edemiyordu. Bu da “torpil” diye adlandırdığımız uygulamayı önlüyordu bir nebze.
Aslında hiçbir üniversite istemedi gibi bir şey söyleyemeyiz. Ama mesela YÖK’ün bugünkü duyurusunda trip attığı ODTÜ ve Boğaziçi gibi üniversitelere bakarsak bu üniversiteler kısmen de haklı sebeplerle gökten zembille inen araştırma görevlisi istemediler. Bunda haklı sebepleri var. Mesela OKUL ORTALAMASINDAKİ ADALETSİZLİKLER bunun en temel sebeplerindendir.
Mesela, ben şu an tamamen spor olsun diye bir üniversitede açıköğretim okuyorum (sosyoloji). Üniversite adı vermeyeyim ama bu açıköğretim programının vizelerine ben evimden online olarak giriyorum baya bildiğiniz kitapları açıyorum masaya soruları cevaplıyorum. Ortalamam 3.90 şu anda inşallah mezun olana kadar 4.00 yapacağım, bu bölümde okuyan diğer sosyoloji mezunları 3.90 gibi ortalamalarla yarın öyp’ye başvuracaklar. Belki bazılarınız katılmayacak bu görüşüme ama gerçekten çok büyük bir haksızlıktı bu. evden vizeye gir sonra asistan ol.
Yani öyp aslında tamamen aleste üç beş matematik çözmeyle falan asistan olunabilecek bir hal almıştı büyük üniversiteler tabi ki bunu kabul etmediler. Yine üniversitelerden gelen talepler sonucunda ALAN SINAVI uygulaması başlatıldı. Alan sınavı en azından alanla ilgili bilgili kişilerin kendilerini göstermesini sağladığı için şahsen ben destekledim.
Bir diğer hususa gelirsek ÖYP biliyorsunuz “LİSANS MEZUNLARINA” yönelik ilanlar açıyordu. Yani bir üniversite öğrencisi haziranda diplomasını alıp temmuzda araştırma görevlisi olabiliyordu. Üniversiteler için bu da bir sorundu çünkü henüz hiçbir akademik faaliyette bulunmamış, akademisyen olmanın ne anlama geldiğini henüz bilemeyen, hatta öğretim görevlisi-öğretim üyesi ayrımını dahi yapamayan asistanlar gelmeye başladı (bunları çeşitli akademik ortamlarda hocalardan duyduğum şekliyle söylüyorum şimdi lisans mezunları üzerime gelmesin )
diğer yandan. akademisyenliğin lisans öğrencileri tarafından “bir iş kapısı” olarak görülmesine neden oldu. Bütün lisans öğrencileri bir anda “ben hayatım boyunca akademisyen olmak istedim zaten ki” demeye başladı. Hatta twitter üzerinden “bu yıl en az 4 bin öyp kadrosu istiyoruz” falan gibi komik twitler atılmaya başladı. Bu da bence de oldukça komik bir durumdu. Örneğin öğretmen arkadaşlarımız MEB’den kadro isterken evet haklılar çünkü onlar öğretmen olmak için okumuşlar ve bu şekilde istihdam edilmek onların en büyük hakkıdır. Devlet de onlara bu kadroları sağlamak zorunda baktığımızda. Ya da eğitim fakültesi öğrencilerini azaltmak zorunda. Ama öyp’ye baktığımızda devletin her lisans öğrencisini araştırma görevlisi yapmak gibi bir zorunluluğu olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla lisans öğrencilerinin direk öyp’ye atanması böyle sonuçlar doğurdu ve üniversiteler açısından da müthiş itici bir durum oluşturdu. memlekette “atanamayan akademisyenler” grubu oluştu.
Bu ve benzeri durumlar neticesinde üniversiteler öyp kadrosu istemediler. Biliyorsunuz bu iş üniversitelerin yöke talep bildirmesiyle yürüyen bir olay. Üniersiteler kadro istemeyince yök allah ne verdiyse kadroları göndermeye başladı kendi belirlediği şekilde. Tabi ki bu bir çözüm değil zira o üniversitenin araştırma görevlisine ihtiyacı var mı yok mu bilinmeden yapılıyordu. Hatta ben boş oda olmadığı için ÖYP’lilere “olmadı evde çalışın siz” demek zorunda kalan bir fakülte bile biliyorum.
Peki hepimizin düşmanı gün görmeyesice torpil mevzusunda neler söyleyebiliriz. Öncelikle şunu söyleyeyim ÖYP’nin kaldırılmasının yukarıda nedenlerini sıraladım. Bunların hiçbirine inanmayıp “yok ya kendi adamlarını alacaklar ondan kaldırdılar” demeyin. Zira bu insanlar kendi adamlarını üniversiteye almak için ÖYP’ye muhtaç değiller. Neden değiller? Zaten cari kadrolar hala devam ediyor oradan alabilir. Ayrıca üniversitede sadece araştırma görevlisi yok biliyorsunuz bunun öğretim görevlisi var, okutmanı var, uzmanı var. Bunlar hala cari usülden devam ediyor. Hatta araştırma görevliliğine göre çok daha konforlu ünvanlar olduklarını söyleyebilirim rahatlıkla. Yani şahsen bir fakültede öğretim görevlisi olma imkanı varken yok illa araştırma görevlisi olacağım diyen bir insan olduğunu sanmıyorum. Yani öyp’nin kaldırılmasını sadece bu gerekçeye bağlayıp gerilmeyelim. Bunun etkisi vardır yoktur demek istemiyorum ama sadece bu yüzden kaldırdılar demek de mantıklı olmaz.
Ayrıca cari alım tamamen torpilli alım demek değildir. 2012 yılında cari alımla memleketimden 1468 kilometre uzağa atanmış biri olarak bütün cari kadrolar torpil için açılmıştır sözünü reddediyorum.
Evet açar. Şöyle ki:
İlk paragraflarda bahsettiğim gibi ilk 10’a girmeyi başarabilen torpilli şahsiyetin yazılı sınav kağıdı diğer adaylara göre daha sübjektif şekilde değerlendirilebilir. Ve bu kişinin kadroyu kazanması sağlanabilir. Bu toprilli kişi kimdir mesela. O okuldaki bir Öğretim üyesi şahsiyetin birinin karısıdır, kocasıdır, dayısının oğludur, köyden hemşerisidir, kız alıp vermişlerdir. Yani esasen o kişi o kadroyu haketmiyordur, işsiz kalmasın diye kadroya alınmıştır. Bu tür şeyler geçmişte de yapıldı, hala da yapılıyor, bundan sonra da devam edecek. bu tür kişilerin evlerine ateşler salınsın birlikleri bozulsun deyip cari alımın diğer sonuçlarıyla devam ediyorum.
Benim fikrim bu torpil değildir. Sonuçta eğer birinin akrabası değilse, sadece yüksek lisans veya doktorada öğretim üyeleri için başarılı bir profil çizmişse, ciddi bir akademik disiplin göstermişse fakülte o şahsiyeti bünyesine katmayı gayet isteyebilir. Yurtdışında da birçok ülkede zaten bu şekilde araştırma görevlisi alımı yapılıyor. Buna tam olarak torpil diyemeyiz, ama bilginiz olsun diye söylüyorum. Yani bu demektir ki yüksek lisans veya doktora yapıyorsanız bu anlamda da bir şansınız olabilir en azından kendinizi tanıtmış olursunuz. Ama tabi ki bu tür bir ilanda da o öğrenciden daha başarılı bir kişi varsa onun alınması gerekir. Hakkaniyet bunu gerektirir. Tabi burada başarının ölçüsü yazılı sınav mıdır, o da tartışılır bana göre (bunlar benim görüşlerimdi)
Son olarak hiçkimse için açılmış olmayan, “dur bi kadro açalım bakalım kim gelecek eheh” düşüncesiyle açılmış kadrolar da boldur. Biri olmasa birine denk gelirsiniz. Örneğin ben birçok torpilli kadroya başvurup elendikten sonra, 1468 kilometre uzaktaki bir kadroya atandım. Bu yüzden ümidinizi kesmeyin. Zaten yök duyurusunda 2016 yılı için belirlenen ÖYP kadrolarının cariye aktarılacağından söz etmiş. Bu da demektir ki 2016 yılında bol bol cari kadro bizi bekliyor. Birinden birine denk gelirsiniz illa ki. Ayrıca torpilli olmayan kadro çok azdır bulması da zordur diye bir şey yok. 2 farklı üniversitede görev yaptım (biri doğuda biri batıda) görev sürem boyunca en az 12-13 cari kadro alımına şahit oldum hepsi de hiç torpili olmayan kişilerdi. Şimdi bu sayfadaki herkes seneye atanır demiyorum ama cari alımların sayı olarak artacağını tahmin ediyorum.
Çok saçma sebeplerle elendiğiniz günler olacak. Zaten bu yüzden öyp’nin kaldırılmasını değil, üniversiteleri de seçim sürecine dahil edecek şekilde revize edilmesini savunuyordum. Bu yüzden öyp’nin kaldırılmasına üzüldüm, desteklemiyorum.
Cari alım da okul puanı, yazılı sınav, ales ve yds gibi puanların ağırlıkları yani yüzdeleri bu zamana kadar üniversiteler tarafından belirleniyordu. Bundan sonra da öyle mi olacak göreceğiz.