Uygurlar ve Maniheizm Dini:
“Maniheizm dininin evren anlayışında Tanrı’ya yer yoktur. Aksine Aydınlık ve öfkeli Karanlık gibi iki unsur Tanrı’nın yerini almaktadır. Maniheistler’in amacı aydınlığa dayanan ruhu karanlık maddenin gözlerinden kurtarmaktır.
Bu amaca ölümle değil –çünkü Maniheistler reenkarnasyona inanırlar- hayattan, bedenden, maddeden ve bu cümleden sanattan -zira hepsi maddeden yapılmıştır- nefret etmekle ulaşılabilir. Maniheistler’e göre dünya sevgiye hizmet eden bir eser değil, bir felaketin sonucudur ve bu yüzden de yok edilmesi gerekir.
Bu temel niteliklerle tanımlanan Mani dini Uygurlar arasında nasıl yayılmıştır?
Bögü Kağan’ın Lo Yang seferi sırasında Çin’de uzun süre kalması, Uygur tarihi için manevi açıdan olduğu kadar, fikir tarihi bakımından da önemli neticeler doğurmuştur.
Bögü Kağan, Çin’den ülkesine dönerken yanında dört Mani rahibini de birlikte getirmiş ve bu rahipler, Uygur medeniyetinin oluşmasında büyük rol oynamışlardır.
“Uygurlar Maniheizm dinini kabul etmeden önce çeşitli dinlerle karşılaşmışlar ve bunlardan en son olarak Budizm’i kabul etmişlerdir. Esasında Uygurlar, inanç alanında çok serbest olmuşlar, çabuk din değiştirmişler ve yeni kabul ettikleri bir dini yaymak için de çok çalışmışlardır. Uygurlar’ın din hususundaki hoşgörülü olmalarında da başarılı olduklarını söyleyebiliriz.”