Gezi Yazısı Nedir? Örneklerle Konu Anlatımı. Devamı yazımızda…
Bir kişinin gezip gördüğü yerler hakkında bilgi vermesi, kültürlerini, geleneklerini, coğrafi zenginliklerini, insanların yaşam biçimini edebi bir üslup içerisinde yazıya dökerek anlatmasına gezi yazısı denir. Eskiden gezi yazılarına Arapça kökenli gezen kişi anlamına gelen “Seyyah” kelimesinden türetilmiş “Seyahatname” denirdi. Gezi Yazısı Nedir? Örneklerle Konu Anlatımı. Devamı yazımızda…
Gezi Yazısı (Seyahatname) Nedir?
Bir yazarın, çeşitli sebeplerle yurt içinde veya yurt dışında gezdiği ve gördüğü yerlerdeki gözlem, tespit, deneyim ve yorumlarını canlı ve etkileyici bir dille aktardığı yazı türüne gezi yazısı denir. Gezi yazısı, seyahatname olarak da adlandırılmaktadır. Gezi yazılarını yazan kişilere de seyyah veya gezgin adları verilmektedir.
Gezi yazılarının konusunda bir sınırlama yoktur. Gezilebilecek her yer oraya gitmek, orada bulunmak kaydıyla gezi yazısına konu olabilir. Bu tür metinlerde en önemli husus, gidilen yeni mekâna ait gözlem ve tespitlerdir. Ancak bu gözlem ve izlenimler arasında bir denge, ölçü olmak zorundadır. Gidilen yerlere ait tabii güzellikler yanında tarih, coğrafya, edebiyat, kültür, sanat, bilim ve teknoloji, gelenek ve görenekler, mimarî, şehircilik, siyaset gibi pek çok alanda tespit ve değerlendirmelerin yapılması; çok yönlü ve hemen her türde ayrı ayrı görebileceğimiz konuların bir arada ele alınması, gezi yazısını edebî bir tür olmakla birlikte aynı zamanda başvurulacak kaynaklar arasına koyar.
Gezi Yazısının Özellikleri
Gezi Yazısının Çeşitleri
Gezi yazılarını, yolculuk yapılan yer bakımından ikiye ayırmak mümkündür: yurt içi gezi yazıları ve yurt dışı gezi yazıları
Yurt içi gezi yazıları: Bir yazarın herhangi bir amaçla kendi ülkesinde yaptığı bir yolculuk sırasında gezip gördüğü yerleri ve edindiği izlenimleri anlattığı yazılardır. Bu tür gezi yazılarına, Reşat Nuri Güntekin’in “Anadolu Notları”nı örnek gösterebiliriz.
Yurt dışı gezi yazıları Bir yazarın kendi ülkesi dışında yaptığı gezi ve incelemelerinin bir ürünüdür. Bu tür gezi yazılarına da Falih Rıfkı Atay’ın “Deniz Aşırı” adlı eserini örnek olarak gösterebiliriz.
Gezi Yazısının Diğer Edebi Türlerle İlişkisi
Gezi yazıları, daima dinamik yapısını koruması yönüyle diğer edebi metinlerden ayrılır. Ancak hem dil ve anlatım özellikleri hem de anlatım teknikleri bakımından anı ve günlük türlerine oldukça yakındır.
Mutlaka bir plana dayalı olarak yazılan gezi türü benzer tarafları olsa da diğer türlerden konu, teknik ve yapısal özellikleriyle ayrılır. Röportaj ve gezi türlerinde gezip görmeye, incelemeye dayalı bir anlatım söz konusudur. İnsanlarla konuşup bilgi edinme röportajda temel unsur, gezi türünde ise kullanılan tekniğin bir parçasıdır. Belge olma niteliği her iki türde olsa da röportajda daha ağırlık taşır. Gezi türünde öncelikli amaç bir belge ortaya koymak değildir. Gezinin en önemli farkı, gerçekleri esas alması yanında yazarın bakış açısı ve yorumlarının esere kattığı zenginlik ve renktir.
Röportajda objektif olmak şartı, daha sade bir dil kullanma mecburiyeti vardır, oysa gezi yazılarında edebî sanatlardan ve dilin bütün imkânlarından faydalanılır.
Hikaye ve romandaki bazı anlatım teknikleri, kurgusal çerçeve, zaman zaman gezi yazılarında da görülmektedir. Hikâye ve romanda yer, zaman, mekân ve kişiler esas unsurken gezi yazısında öncelikli olan gerçek, farklı ve yeni bir mekândır. Bu tarz eserlerde anıda olduğu gibi sadece belli bir zamana ait olay ve durumlar anlatılmaz. Anılarda gezilerden farklı olarak objektif olmak ve kronoloji çok önemlidir. Zaman zaman günlük tarzında yazılmış gibi görünse de gezi yazılarında günlüklerdeki gibi basit bir yer ve zaman kaygısı yoktur. Gezen, anlatan ve yazan kişinin aynı olması sebebiyle gezi, otobiyografilere yakın görülebilir. Ancak gezi yazılarında otobiyografilerde ki gibi tek kişinin hayatı ile sınırlı kalma ve biyografilerdeki gibi yazarın kendi hayatı ile kısıtlanma durumu söz konusu değildir. Mektup türü ile de bağlantılı gibi görünen gezi türünün içeriği, amaçları, anlatım biçimi ve yapısal özellikleri birbirinden farklıdır. Mektup, gezi yazısına oranla daha özneldir.
Gezi yazıları genellikle günü gününe yazılmaz. Ancak doğruluk, açıklık ve etkileyicilik için bazen günlük alınan notlardan faydalanılabilir. Kitap mutlaka gezi tamamlandıktan kısa bir süre sonra kaleme alınır. Asıl metinler yanında şiirler, fotoğraflar, resimler, şekiller ve haritalar kullanılarak hazırlanmış gezi türü eserler de vardır. Hatta şiir ve fotoğraflar için ayrı bölümlerin bulunduğu görülmektedir.
Gezi Yazısı Türünde Önemli Eserler
Edebiyatımızda önemli gezi yazısı yazarları ve yapıtları:
Gezi Yazısı Örnekleri
Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim
Macaristan’dan ve Avusturya’dan itibaren içeride ve dışarıda her şey bana değişmiş göründü: Geçilen memleketlerin medeniyet ölçüsü olan vagon-restoran hizmeti ve hat boyunca manzaralar… Sembolist şairlerin bütün o titrek hayalleri karşımda hakikat olmuştu: Zümrüt çayırlar ortasında pırıl pırıl akan pembe akşam dereler… Bunların kenarlarında gümüş yaprakları hafif rüzgarlarla oynaşan mesut kavaklar… Oyuncaklar gibi en tatlı renklere boyanmış beyaz tür perdeli köşkler. Bunların etrafında otlayan sıhhatli, altın büyük öküzler…
Demir yolun iki tarafında tarlalar, kıymetli arsalar gibi temizlenmiş, ayıklanmış, taranmış, ekilmiş, biçilmiş ve aynı renklerle yan yana ta ufuklara kadar uzanıyordu.
Bu metin Ahmet Haşim’in Frankfurt Seyahatnamesi adlı yapıtından alınmıştır. Bu metinde gezi türünün özellikleri görülmektedir. Sanatçı seyahati sırasında gördüklerini izlenimlerini de katarak anlatıyor. Dikkat çekici noktaları okurun hayal dünyasında canlandırmak için ilginç betimlemeler yapıyor.
VİYANA’NIN BEDESTEN ÇARŞISI – Evliya Çelebi
Hepsi bin beş yüz dükkandır. Öylesine düzenli yapılmış, öylesine şenlik ve süslüdür ki her bir dükkancı da birer Mısır hazinesi mal vardır. Her esnafı sokak sokak birer ulu yola dağılmış saatçılar, kuyumcular, kitapbasmacılar, berberler ve terzilerin çarşıları öyle süslüdür ki sanki nigerhane-i Çin nakşıdır. Şaşılacak sanatlar işleyip görülecek aletler yapmada eşsiz sokaklardır. Vakitleri gösteren, ay ve günlü, burçları gösteren, takvimli, aşmalı çalar saat/ar işlenir. Ve bütün türlü türlü yaratıkların tasvirleriyle çeşit çeşit saat/ar yaparlar ki gözleri, elleri ve ayakları kımıldayıp gören adam o hayvanları canlı da öyle hareket ediyorlar sanır. Oysa onu büyük ustalar çark ile işletip saat etmişlerdir. Bütün şehir içinde ne kadar değirmenler varsa ne at ne sığır ne de adam çevirir. Değirmenleri ve kebap şişlerini ve kuyulardan kovalarla su çekmeyi ve kırlarında gezen arabaları atsız, sığırsız, bütün başka yoldan, akıllarını kullanarak ve sanatlı saat çarkı ile yürütürler. Değirmenler ve kalıp çarkları ve kuyuların dolapları ibret verir arabalardır. Ama her araba kırda giderken yüz kantar yük çeker. On mandanın çeviremeyeceği arabaları çarklar çevirip düz yerde rahat gider. Ama yokuşa gidemez; inişe hızlı giderken arabanın ardında ağır bir yük sürütüp arabalar aşağı inse rahat gider. Ancak araba üzerinde bir kafirin elinde bir çatal demir. uçlu sırığı var, onunla arabayı sağa sola çevirir. Eğer araba pek gitsin derse saat gibi arabanın çarklarını kurup hızlı gider. Ama şaşılacak bir sanattır ki bu çarklı arabaların kimisi hem arabadır hem dört tekerleğinin yanlarında birer un değirmenleri var, kimisinde ikişer değirmen işler. Ama bu değirmenli araba iki kattır, az yük götürür, şaşılacak, görülmedik sanatlı arabalardır. Bu Beç şehri içinde çeşit çeşit demirden el değirmenleri yaparlar, bir heybeye ya da harar/ara koyup yolculuklarında birlikte götürürler. Bir saatte iki kile un öğütür. Yolcuya pek gerek olan el değirmenleridir. Başka bir çeşidi de şudur: Bir küçük sandığın içine yine demirden un değirmenleri yaparlar, adam çevirmeden bunu da çarklar çevirir. Hemen buğdayını eksik etmeyip on iki saatte bu çarklarını kurdukça ince un, beyaz un öğütür. İbret Alınacak Bir Sanat: Bir türlü mum şamdanı yaparlar, yarım saatte bir mum fitilini kesmeye şamdanın içinden komik görünüşlü bir Arap çıkıp mumun fitilini elindeki makasla keser, yine şamdanın altında kaybolur.